Sayın ustam, bu mektup elinize geçtiğinde ben çok yakınınızda olacağım fakat siz beni göremiyor olacaksınız (bu şakayı yaptığım için özür dilerim). Bana kızma babam olur mu? Böylesi senin için de iyi oldu. Bana küsme ustam olur mu? Artık “Zayi Ziya’nın çırağı sokaklarda yaşıyormuş, hırsızmış, ayyaş olmuş” gibi ithamlar duyarak yüzünüzü kızartmayacağım. Erkek sözü.
Sizinle ilk tanıştığımız günü hiç unutamıyorum. Burhaniye sahilde sabahlıyordum, yaşım 15-16, evden de yeni kovulmuşum, her sabah “selam çocuk” diyerek bankın önünden geçiyordunuz. Affedersiniz kim olduğunuzu o zaman bilmiyordum. İlk zamanlar şaşırıp kalıyordum tek cümle ve cevabını dinlemeden, önümden geçişinizi izliyordum. Bir zaman sonra sizi takip etmeye başladım ve evinizi öğrendim. Sizi komutan falan zannediyordum askeri tavırlarınız vardı. Meğer usta tiyatrocu Zayi Ziya sizmişsiniz. Komşunuz Müjgân Hanım söyledi. Size hayrandım efendim, hala da öyleyim. Ben de tiyatrocu olmak için evden kovuldum ya da kaçtım ismi her neyse. Ben tiyatrocu olmak için aç kalmayı istedim. Bunları size, evinizin bahçesinde anlattığımda bana öyle bir gülüş attınız ki kendimi çok büyük bir tiyatrocu hissetmiştim o an “senden olur çocuk” demenizi de beklemiştim ama olsun o tebessüm ban her şeyi anlattı. Velhasıl kelam o günden beri ustam oldunuz yeri geldi bana babalık yaptınız. “selam sayın babam”.
Size bir sır vermek istiyorum. En güzel şiirlerimi sizin evinizde yazdım. Şimdi onlar nerededir? bu da bir soru işareti tabi. Sizin evinizde öğrendim tiyatroyu, dekor yapmayı, kostüm dikmeyi, şiirler düzmeyi, yazılar yazmayı. Sizi ilk gördüğümde asker zannetmiştim, asker değilsiniz ama tiyatrocusunuz. Bana tiyatronun askeri disiplinini öğrettiğiniz için teşekkür ederim mirim.
Bana kızmayın olur mu? Küsmeyin de sizi çok seviyorum üstadım, babam. Keşke hep yanınızda kalabilseydim. Ama olan onca şeyden sonra yüzünüze bakamadım. Kendime “Zayi ZİYA’nın bir öğrencisi böyle olamaz ben bunu hak etmiyorum” diyerek sizden uzak kaldım. Ama her gece bağırdım izbe sokaklara, metruk evlere… Bağırdım “GEL BENİ KURTAR BABAM” diye, korkarım duymadınız sayın üstadım. Olsun ama sizi çok özledim. Bugün bu mektubu size posta yaptıktan sonra yani bu gece tiyatroya gidip intihar etmeyi düşünüyorum. Kulisten gireceğim tabi ki de ben tiyatrocuyum. İntihar değil de güzel ve kısa bir oyun oynayacağım da denilebilir. Size veda etmeden gidemem. Sizi çok özledim ve çok özleyeceğim sayın babam. Sizi çok seviyorum.
- Mektubun içinde bir iki satır şiir ve birkaç çizim var onları sizin evde icra etmiştim.
SAYGI VE SEVGİ İLE ÇIRAĞINIZ, ÖZDEN FARKSIZ EVLADINIZ.
AHİ SÜVARİ (AHİ ZİYA da denilebilir)