Sanat; bir duyguyu, olayı, durumu farklı dallarla topluma aktarmaktır. Edebiyat, resim, felsefe, dans, tiyatro ve benzeri birçok dalı vardır. “Sanat tolumun aynasıdır” yani sanat toplum için vardır. Topluma tarafsızca yön göstermek, düşünce aktarmak, toplumun görmediklerini göstermektir. Kim yapar bunu? Sanatçı. Sanatçı kimdir? Sadece sanatı icra eden kişi mi? Hayır. Sanatçının bir kimliği, bir duruşu olmak zorundadır. Haksızın ezilenin yanında olmalı, düşüncelerini pervasızca topluma anlatmalıdır. Sanatçı saygın bir kişiliğe sahip olandır. –dı desek daha doğrudur. Günümüzde, sanatın ne olduğunu, neden var olduğunu bilmeden, hayatında en fazla on kitap bile okumamış ve “ben sanatçıyım” diyen tiplerin sayısı önü kesilmez derecede artıyor. Sanat yapan kişi önce tarihini bilmeli.
Peki, önceden sanat nasıldı? Şimdi nasıl? Bir değerlendirme yapalım. Sanatçılar, yönetim sisteminde ya da yöneten kişilerde gördüğü eksikleri, yanlışları pervasızca, adabıyla, saygınlığıyla yaptığı eleştirilerini topluma aktarıyordu yani eleştirebiliyordu. Geçmişimizde eleştirildikleri tiyatro oyununa giden, oyun sonu oyuncuları tebrik eden yöneticiler, devlet büyüklerimiz vardı ve bunun gibi birçok örnek. Şimdiye ufak bir göz gezdirin tiyatroya giden yönetici oldukça azınlık (gidenler ise protokol koltuklarında reklam için fotoğraflara poz verdikten sonra çıkıp gidiyorlar). Önceden devlet büyükleri dahi sanatçılara, onların düşüncelerine, söylemlerine saygı gösterirdi. Şöyle de diyebiliriz toplumu aydınlatan sanat ve sanatı icra edenlerdi. Şimdi ise nedendir bilinmez, “toplum aydınlanmasın, doğruları görmesin, bilmesin, sanat cız, eh, pis” algısının aşılandığı günlere geldik. Muhalif sanatçılar ya vefat etti (kendi eceliyle) ya hapis yattı senelerce ya da topluma yanlış tanıtılarak sanatçı saygınlığı elinden alınarak sanata küstürüldü. Bunları yapan, toplum ve o toplumu yönetenlerdir. Sanatı tamamen kendi avcuna almak isteyen, sanatçıları istediği gibi yönetmeyi düşleyen, “sanat boş bir iştir” düşüncesiyle hareket edip toplumu sanattan uzak tutan yine maalesef yine devlet büyüklerimizdir. Biz o 2000 yılına hiç girmeyecektik.
Ne yazık ki günümüzde ne sanat kaldı ne sanatçı ne de sanatın icra edildiği tarih kokan mekânlar. Tiyatrolar yıkılıyor, AVM’lere taşınıyor. Sanatçılar AVM köşelerinde sanat yapmaya çalışıyor. Artık okunmaması gereken kitaplar basılıyor ve yok satılıyor. Edebiyat öğretmenleri Türkçe bilmiyor. Dans mı? Hiç sözü bile edilmiyor. Felsefe yapmak, öğrenmek isteyen kişiler dinsiz ilan ediliyor. Müzik mi? Uyuşturucuya özendiriyor ve daha niceleridir bize unutturulan. Sanatın en büyük güdüsü her sabah uyandığımızda aynaya bakmamızdır. Aslında bize unutturulan en büyük şey de her sabah uyanmaktır. Ben ve sen bir olursak, bizsiz onlar hiçbir şeydir. Bertolt Brecht’ in “Tahterevalli” şiiri durumu çok iyi anlatan örneklerdendir. Okumanızı tavsiye ederim.