AYLAK DERGİ

TUBA ÇİFTÇİ

BİR AKILDIŞI GECESİ

“Aklın uykusu canavarlar doğurur” der, Goya.  Cân-avâR yani can alan. Nefsi, nefesi ve bizzat yaşamı alan varlık. Gariptir ki, bu varlıklar uyanık olduğumuz halde değil yarı ölüm olarak tabir edilen uyku anında gelir. Yaşam alanların da yaşamın soyutlandığı yer olması ne garip, sadece yaşam mı soyutlanır? Hayır. Bizzat insanın kendisi de soyutlanmıştır artık. Çırılçıplak bir ruh ve ruhun kendi öz diyarı kalmıştır elinde. Gündüz Vassaf “Gece, yaşamın konusudur” derken haklı idi. Yaşam, tüm düalitesiyle beraber gözümüzün önünde somutlanır. Acılar, kızgınlıklar, pişmanlıklar, günahlar yahut sevaplar tecessümle karşımıza çıkar. Cân-avâR olur, can alırlar. Sırf almak için değil aynı zamanda yaşamın bizzat kendisini tekrar sunmak için. 

Gözümüzü kapattığımız karanlık ile açtığımızda var olan ışık arasındaki en keskin çizgidir göz kapaklarımız. Aynı zamanda akıl ve ruhun da ayrımıdır. Gözümüzü açtığımızda aklın bize gösterdiği ayrımları, kapattığımızda ise ruhun bize gösterdiği birlikleri görürüz. Bu sebeple dışarı ile anlaşabilmek için aklı uyutmak ve içimizdeki canavarla anlaşabilmemiz gerekir. 

Anlaşmak…

Anlamak için anlaşmak.

Kuru bir anlak ile değil anlaşılmak isteyenin gömleğini giyerek anlaşmak. 

İblisin yahut canavarın gömleğini giyerek mi? Belki de.

Enkidu’ya kulak verelim, “Gılgamış yeter, buraya herhangi bir kral ile kapışmaya, onu yok etmeye değil senle kaderimizi birleştirmeye geldim.” 

Bu bize kendi içimizdeki canavara, kendi içimizdeki şeytanı anlama imkanı verir. Onu yok saymak, köşe bucak kaçmak, hafızanın en karanlık odalarına gömmekten yahut ölene değin savaşmaktan ziyade “Gılgamış dur, kaderlerimizi birleştirelim” demek gerekiyor. İçimizdeki bu ikili gelgitleri daha yüksek bir değere taşımamızın yolu bu, anlaşmak… Hesaplı ve kitaplıca değil. Tamamen ümmi olarak… 

Orada hepimizden bir şeyler var yahut hepimiz ilkin hep oradaydık. Orası kesin olanın, görünenin değil görmeye cesaret edemeyeceklerimizin alanıdır. Ve ancak gözlerimizi kapayarak inebiliriz o aleme. Teslim olarak. Gördüğümüz dünyayı bir anlığına reddedip görünmeyeni görmek adına… Ancak bir reddediş ardından kabuller getirebilir. Beden, göz ile bağını koparmış ve artık saf ruhumuzla çırılçıplak kalmışızdır. Mağara karanlık, tekinsiz ve soğuk… Elimizde ise bir fener… Mağaranın bir kısmını aydınlatacak. Benim mağaramı yahut senin. Mağarasına bakmaya cesaret eden herkesin. 

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.