Münir Özkul Usta
Haldun Taner’in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı adlı oyununda Fasulyeciyan’ın finaldeki tiradı Münir Özkul’un oyunuyla klasikleşti: “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz buboş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalır.” Bu sözler tiyatro oyuncuları için söylenmiş, acı ama gerçeği yansıtan repliklerdir. Ama Münir Özkul Küçük Sahne’deki, İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki, çeşitli sahnelerdeki rolleriyle ve birbirinden değişik roller oynadığı 100’ün üzerinde filmiyle,
Ne”soluk bir hayal” olarak kalacaktır, ne de unutulup gidecek“tir. O, Türk Tiyatrosu’nun ve sinemasının en renkli, en değişken ustalarından biridir. O, hem Kavuklu’dur hem Fasulyeciyan’dır hem Mahmut Hoca’dır, hem de Türk Sineması’nın sevgi dolu aile babasıdır. Yarım yüzyılı aşkın sanat yaşamında en çok boğuştuğu şey parasızlık olmuştur. Buna karşın, beğenmediği rolleri reddettiği için evindeki eşyaları satması onun ilkeli bir sanatçı olduğunu gösterir. Oyunculuk açısından halkın sevgilisi olma mertebesine erişmiştir.
Münir Özkul, tüm sevecenliği içinde, saf bir çocuk kadar utangaç ama sanatı söz konusu olduğunda bir şahin kadar inatçıdır. Oynadığı rollerde titiz, yarattığı kompozisyonlarda büyük bir ustadır. O Fransızlar’ın deyişiyle, büyük bir ‘komedyen’dir, yani güldürürken ağlatmıştır. Onun en büyük ustalığı, güldürürken acı ve üzüntü verici olanı da birlikte getirebilmiş olmasıdır. Onun komikliklerinde buruk bir yan, ciddi rollerinde de insanı gülümseten bir özellik bulunur.
Bugün 80. yaşını sürmekte olan bu büyük sanatçı, genç kuşaklara örnek olacak bir onuru ve ağırbaşlılığı temsil eder. Hiçbir zaman parayı sanatının önüne koymamıştır. Parası olsaydı bile, onun için sanatı ön planda gelirdi. Bu onun karakterinin özüdür.