Dokunduğunuz her şey;
Sanattır!
“Gerçekten dokunuyor muyum?” derken. . .
. . . dokunma tutkusu;
Sanattır!
Senaca, gerçekler yüzünden değil, yanlış kanılar yüzünden acı çektiğimizi söylüyor.
_ bunun üzerine belki bir gün karşılaşır ve konuşuruz _
Acı;
. . . hayattır.
Acı çekme şekli;
Sanat!
Hayatı neyle doldurduk; Alibili günlerle!
ALİBİ; HUKUK TERİMİ [ Suçun işlendiği zaman diliminde suçun işlendiği yerde olmadığına dair kanıt _ sunma ]
[ALİBİ; Mazeret]
Alibili günler_
İspatlama isteği, savunmalar, haklı çıkma gayesi, demlenmemiş ego, mükemmelim ütopyası. . .
Hooop; Gerçek gitt-ti!
Güle güle.
Zamanla yeniden tanışmak ister miydin?
Tenler tenlere değiyor mu _ şöyle zamana yayarak. . .
şöyle hakkaniyetle . . .
şöyle acelesiz,
şöyle torpilsiz,
bir bahane sızdırmadan iki gerçek arasına,
İki insan arasına.
İki insan arasına en çok ne sığmaz?
[Potkal; Açıklarda kazaya uğrayan bir geminin durumunu ya da denizde yer alan başka bir olayı karadakilere bildiren bir yazının içine konulup denize bırakılan şişe.]
Potkal bıraktım denizinize. . .
İki insan arası.
Bir potkal.
Alibili Zaman-lar
Yalnızlık şık duruyor.
Sanat en çok yalnıza yakışıyor.
Kalabalıklarda hiç anlamıyorsunuz hayatı, bir anda geçiyor.
Ses duymak istemiyorsunuz.
Kaçıyorsunuz.
Yalnızlık şık bi’ şey.
Ne anlatabilirsin kalabalığın içinden kalabalığa?
Bi’ düşünün derim.
Düşünmek felsefiktir, düşünme şekliniz; Sanat!
Potkalım yüzüyor denizinizde;
“Bilmiyorum”
“Sana ne?”
“Kendini bil”
“Hadsiz ve şımarık. . .
“Yaşam yeteneksizleri; En çok da ben!”
Yaşamaya yeteneğim yok!
Az İnsanım, Az’lığını bilmez İnsanım.
Sanat şık bi’ şey!
Hayat değil.
Üzgünüm.
Sanatla kombin yaparsak şansımız var.
Deneyim.
Kendime kilitliyim. Üzgünüm; En çok kendime.
Potkal;
“Dedikodu yok. Başkaları hakkında konuşmak gammazlığın sınırına dayanıyor, öyle görünüyor ve çok olumlu konuşulacak olsa bile yine de hiçbir şey söylememek daha iyi, yoksa insan kendi konumu hakkında da bilgi vermiş olur, ne gerek var. Neyin zararı dokunacağını bilemezsiniz!”_ Max Frisch’i tanıtmalıyım size. Kalabalık iyi gelmiyor, insan kalabalığı, eşya kalabalığı, neyin zararı dokunacağını bilemezsiniz _ dedikodu yok _dedikodu; İnsan öldürür/ Ömür çalar / Kalp kırar / Dünya yıkar _ bilemezsiniz!
Eski rütbeler omuzlarımızda değil artık
Eski çiçekler ellerimizde değil
Eski ben değiliz biz
Eski taçlar başımızdakiler değil
Eski bir dünya değil fotoğrafını çektiğin
Potkal; flash.
İki insan arası
Ateş.
Ve Seneca’nın dediği gibi sanki. . .
“gerçekler yüzünden değil yanlış kanılar yüzünden”
sanki. . .
Yaşam yeteneksizi
En çok ben. . .
Sanki!