ULVİ URAZ’A SELAM
Dikmen Gürün
Aylak Dergi 25. sayısında, genç kuşakların ne yazık ki yakından tanıma şansını elde edememiş olduğu usta oyuncu ve yönetmen Ulvi Uraz’a selam ediyor. Yaşamı boyunca toplumcu tavrından asla ödün vermemiş olan Ulvi Uraz (1921 – 1974), Türk tiyatrosunun önemli köşe taşlarından biridir.
1943 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitiren sanatçı, 1960’ta Dost Oyuncular- Site Tiyatrosu’nı kurar. Bu iki tarih arasında; yani 1943 – 1960 yılları arasında, önce Konservatuvara bağlı olan Tatbikat Sahnesinde çeşitli oyunlarda rol alır. 1949’da kurulan Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Ahmed Kudsi Tecer’in Köşebaşı oyununda çizdiği ‘Beybaba’ kompozisyonu ile adından sıkça söz ettirir. 1953 yılında Devlet Tiyatrosu tarafından staj için Paris’e gönderilir. Dönüşünde ise siyasi nedenlerle tutuklanır ve uzunca bir süre tiyatro sahnesinden uzak kalır. Dönem, Demokrat Parti’nin (DP) iktidarda olduğu dönemdir.
1958’ de Dormen Tiyatrosu’nun Küçük Sahne’de sergilediği Andre Roussin’in Nina adlı komedisiyle yeniden sahneye çıkar Ulvi Uraz ve İlhan İskender Ödülünü alır. 1959 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girer. Muhsin Ertuğrul’un sahneye koyduğu William Shakespeare’in Hamlet tragedyasında Polonius rolüyle yine adından söz ettirir.
Ve Ulvi Uraz Tiyatrosu
Ulvi Uraz 1960 yılında Şehir Tiyatrosu’ndan ayrılarak, yukarıda da belirttiğim gibi, Şişli’de Site Tiyatrosu’nda Dost Oyuncular adıyla kendi grubunu kurdu. Burada; E. Labiche’in Para İsteme Benden, Haldun Taner’in Günün Adamı, Diego Fabri’nin Gönül Avcısı oyunlardan sonra, 1964’te Ulvi Uraz Tiyatrosu olarak Küçük Sahne’ye geçti… Ulvi Uraz Tiyatrosu’nun 1964 – 1966 yılları arasında Küçük Sahne’de oynadığı Haldun Taner’in Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Oktay Rıfat’ın Zabit Fatma’nın Kuzusu, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı, Recep Bilginer’in Ben Devletim adlı oyunları bir döneme değil, tüm dönemlere imzasını atmış yapıtlardır.
Arena ve Aksaray Küçük Opera, Ulvi Uraz Tiyatrosu’nun 1974 yılına kadar seyirciyle buluştuğu diğer sahnelerdir…Bu sahnelerde de Refik Erduran’ın Kartal Tekmesi, Necati Cumalı’nın Masalar, Draguşin Dobricanin’in Müşterek Ev, Alexandro Mirodan’ın Altın Yumurtlayan Horoz gibi oyunlarının yanında Haldun Taner, Rıfat Ilgaz, Oktay Rıfat gibi ustaların daha önce oynamış olduğu ölmez eserlerini de yine buluşturacaktır seyirciyle…
Metin Akpınar, Zeki Alaysa, Müjdat Gezen, Ali Poyrazoğlu, Ahmet Gülhan, Alev Koral, Suzan Ustan, Celile Toyon, Bilge Şen, Ercan Yazgan, Müfit Kiper, Kayhan Yıldızoğlu, Zihni Küçümen, Ali Yalaz, Füsun Erbulak, Şemsi İnkaya, İsmail Biret, Perran Kutman, Kemal Sunal, Tolga Tiğin yolları Ulvi Uraz Tiyatrosu’ndan geçen sanatçılardan bazılarıdır.
Topluluğun amacının ulusal tiyatromuzun kurulması yolunda halka dönük eserler vermek olduğunu ve bunu gerçekleştirmek için de ilim ve bilim insanlarının tiyatrocularla iş birliğine gitmesi gerektiğini şu sözlerle açıklar Ulvi Uraz: “Kişiliği olan bir Türk Tiyatrosunun var olması için yalnız tiyatrocunun çalışması yeterli değildir. Dilcinin, toplum bilimcinin, iktisatçının da çalışmalara katkısı gereklidir.” *
Baskı ve sansür
Ekim 1965, Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nin %50’nin üstünde bir oy oranıyla seçimleri kazandığı yıldır. İzleyen süreç tutuculuğun körüklendiği ve solculuğun şiddetle yerildiği yıllardır. Faşist zihniyetler her devirde sanatçıyı yıldırma siyasetinden vazgeçmiyor maalesef bu ülkede. O yıllarda da Ulvi Uraz, hedef tahtasındaki sanatçılardan biridir. O nedenle de sıklıkla baskı ve sansürün her türüyle yüzleşir kendisi ve Tiyatrosu… Örneğin; 1965’te 350 temsili aşkın oynanan Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” ve de Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” hakkında soruşturma açılır! 1966’da yine Haldun Taner’in oyunu nedeniyle topluluk gerici bir kesim tarafından Kırıkkale’de taşa tutulur. Aynı yıl, Ordu’da, Komünizmle Mücadele Derneği’nin baskısı üzerine Valilik tiyatro salonunu açtırmaz ve “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” sahnesi ve haliyle ışık tesisatı olmayan bir mekânda oynar. Refik Erduran’ın “Kartal Tekmesi” de savcılık soruşturmasına maruz kalır. 1969’da, Orhan Kemal’in “Yalova Kaymakamı” Valilik emriyle Elazığ’da yasaklanır. 1970’te, yine Elazığ’da ve yine Orhan Kemal’in bu kez da “Murtaza”adlı oyunu nedeniyle topluluk taşlı sopalı saldırıya uğrar!
Ulvi Uraz Tiyatrosu’nun yobazlığa prim veren böylesi bir siyasi ortamda sürekli olarak şiddete maruz kalması devlet çarkını döndürdüklerini iddia edenler adına utanç vericidir. Hoş, tiyatro ve tiyatrocu düşmanlığı o günden bugüne hız kaybetmeden yoluna devam etmiyor mu?
Yerellik –Ulusallık – Evrensellik
Tiyatrosunun kurulduğu günden başlayarak Türk oyun yazarlarına odaklanan ve halk tiyatrosu geleneğini yaşatmak için önemli çalışmalar yapan Ulvi Uraz’ın amacı ulusal tiyatromuzun kurulması yolunda eserler vermek ve bu nedenle oyun yazarlarımızla sıkı bir iş birliğine girmek olmuştur. Sanatçı ısrarla; “Ulusal olmayan hiçbir yapıt evrensel olamaz”demiştir.
1968 yılında Ulvi Uraz sanat hayatının 25. yılını kutlarken Yaşar Kemal ne güzel yansıtır Uraz’ın tiyatro adına verdiği uğraşı: “Bir sanat eri bizim memlekette her şeyi kendi gücüyle yapar. Zorlukları yıka yıka ilerler. Karanlıklarla döğüşe döğüşe. Hele bir sanatçı ilerici olursa, hele tutuculara kul köle olmuyorsa, olmamışsa, onun güçlükleri birkaç misli artar. Bütün bu engelleri aşıp iyi bir güne varmak, bizim memleketimizde insan üstü çaba ister. Ulvi’nin yirmi beşinci yılını bulduğunu öğrenince içim cızzz etti. Demek yirmi beş yıldır dövüşüyor Ulvi.” **
Ulvi Uraz Tiyatrosu 25 Mayıs 1974 tarihinde sanatçının vefatıyla perdelerini kapattı…Saygımız, selamımız daima Ulvi Uraz’la…
* Günay Akarsu, “Ulvi Uraz’la Konuşma,” Oyun Dergisi, 14 Eylül 1964
** “Ulvi Uraz İçin, (Yaşar Kemal) ” Pastav: Ulvi Uraz Tiyatrosu Dergisi. Ekim 1968. Yıl 5, sayı 20.