AYLAK DERGİ

Lili Marlen

Oturmuşsun arkadaşınla çaya petibör batırıyorsun, muhabbet ediyorsun. Bildiğiniz petibör ama mümkünse bunun Eti Petibör olmasına özen gösterin. Neyse… Böyle standart bir eylem içindeyken en fazla ne gibi bir bilgiye ulaşabilirsin? Yaklaşık beş dakika içinde sana ne “aaaa çok şaşırdım, hiç duymamıştım” dedirtebilir? Sürekli dinlediğin bir türkünün adının hiç senin tahmin ettiğin gibi olmaması mesela… Hazırsanız anlatayım. 

Ahmet Kaya’nın Lili Marlen’ini dinlemeyen, sevmeyen yoktur diye tahmin ediyorum. En azından öyle olmasını umuyorum.

Almanya ve Rusya savaşında Hans Lieb adında bir Alman askerinin sevgilisiyle nöbet sonrası vedasını konu alan bir şarkıymış meğer Lili Marlen. Lale Andersen adında bir Alman tarafından seslendiriliyormuş. Lili ve Marleen iki farklı kadın. Ancak Hans kafasında bu iki kadından tek bir kadın yaratıp ona âşık olur. Şarkı bu şiir üzerine yazılır. Buraya kadar şizofrenik, kaotik bir aşk hikayesi diyelim. Asıl olay bambaşka. Her gece saat 22.00 sularında cephede de yayın yapabilen Belgrad radyosunda bu şarkı çalınır. Şarkı öyle etkilidir ki düşman askerleri şarkı çalmaya başladığında Alman askerlerine “radyonun sesini açar mısınız?” diye seslenir. İki cephede şarkı bitene kadar tek kurşun atılmaz. Bu yüzden de bu şarkı KOMUTAN EMRİ OLMADAN SAVAŞ DURDURAN ŞARKI olarak kalır akıllarda.

Ahmet Kaya’nın Lili Marlen’i ise bir Atilla İlhan şiiridir. O yüzden şarkıda “Zagreb radyosu” geçiyor. Yani şarkının Türkçe versiyonu değil zaten hiç yapılmamış.

Muazzam bir melodisi var. Sesin orijinalliğini anlatmam mümkün değil. Mutlaka dinleyin belki içinizdeki savaşı bir süreliğine de olsa durdurur.

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.