Cumhuriyet’in yüzüncü yaşı görüp görebileceğim en görkemli yaş günü oldu. Politikanın araya sınır koyamadığı, kutuplaşmaların geri planda kaldığı, birlik ve beraberlik emsali bir kutlama… Böyle güzel hatırlanan bir yaş gününe en anlamlı hediyelerden biri de tiyatro olur; hiç şüphesiz…
Tam bir Cumhuriyet kadını olan Ayşe Kulin, 2007 yılında “Veda” romanını edebiyat dünyasına kazandırdı. 2023 yılında Cumhuriyetimiz 100 yaşındayken, edebiyat ve tiyatro dünyasının yolları Nedim Saban’ın dokunuşuyla kesişti ve “Veda” sahnelere taşındı.
Aslında bakarsanız, tarih başlı başına sahnede var olmaya layıktır. Ancak ince elenip sık dokunan kuvvetli bir kalem ve tozlu geçmişe yeni bir ufuk kazandıracak reji gerekir. Ayşe Kulin ve Nedim Saban kesişimi tarihi sahneye taşımanın en iyi örneklerinden biri…
Tiyatrokare Veda’yı Cumhuriyet’in 100. yaşına armağan etti. Bence bunun esas sebebi oyunun tıpkı cumhuriyet gibi birden fazla duyguyu harmanlayarak seyirciye dinmeyen bir katarsis yaşatması. Oyunun merkezinde İstanbul işgal altındayken Osmanlı’nın son maliye bakanı olarak görev yapan Reşat Bey yer alıyor. Reşat Bey’in yıkık hükümeti, doğmayı bekleyen Cumhuriyet ve sancıyan halk… Toplumun en küçük yapısı olan aile ne kadar büyük bir resim çizebilir sizce? Mesela, koca bir yıkılışı ve yeniden doğuşu resmedebilir mi? Bu oyunda Maliye Bakanı Reşat Bey’in ailesi milli mücadele dönemine dair çizilen en büyük resimlerden biri. Yeniliğe açık olamayan korkulu ve kaygılı muhafazakarlar direnişe hoş geldin demeyi eksik etmeyen cesur ve gözü kara Kuvay-i Milliyeciler ve belirsizlik tuzağına düşmüş arafta bekleyenler… İşte Reşat Bey’in evinde koca bir halkın resmi var.
Nedim Saban’ı ve Tiyatrokare’yi düşününce Nevra Serezli’nin neden bu kadro ile sahnelere döndüğünü düşünüp durdum ilk zamanlar. İlk zamanlardan kastım “Ağaçlar Ayakta Ölür” ü izlediğim günden beri. Tiyatrokare, sahnedeki her bir tuğlayı duvarı düşünerek örüyor. Tiyatronun bir parça bütün ilişkisi olduğunu hiç atlamıyor. Metinden, ışığa, dekordan, müziğe ahengin uyumunu yakalamayı biliyor. Sahne üzerinde kurduğu dünyada gözünden kaçan hiçbir detay olmuyor. Sanıyorum ki bu dünya, Nevra Serezli’yi de kendine çekmeyi başarıyor. Örneğin, dekorda öylesine dengeli bir yapılanma var ki, her bir parçası başka bir olayın merkezi olurken en can alıcı sahnelerde bütünlük yakalıyor. Zaman zaman dekora düşen yansımalar izledikleriniz üzerine durup bir düşünmenizi bu ülkenin çektiği sancıların hepimizin yüreğinde bir iz bıraktığını hatırlatıyor. Bu mimari yapının dekor ve kostüm imzası Eylül Gürcan’a; Işık Tasarımı ise Ayşe Sedef Ayfer’a ait. Ödüllü ustaların dokunuşu var.
Usta oyuncu Nevra Serezli bu kez Saraylı Hanım olarak karşımızda… Halkı resmeden hanenin en eski üyesi; adeta kalesi… Nevra Serezli rolün öyle hakkını veriyor ki; iki perdelik bir oyunda yılları deviren bir Saraylı Hanım izliyorsunuz sahiden. Osmanlı Dönemi’nin en parlak dönemini görmüş, geçirmiş ve oyunun sonunda tükenmiş bir Saraylı Hanım.
Reşat Bey’in hanesindeki her bir karakter milli mücadele döneminin bir başka yanını resmediyor. Yeğeni Kerim (Fatih Gülnar) Reşat Bey’in aksine Osmanlı’nın çöküşünü erkenden gören ve küllerinden doğan devleti bekleyen İttihat Terakkicilerden, evin hizmetkarı Mehpare (Leyla Feray) savaşın ortasında bile yüreğe su serpen bir umut aşılıyor insana. Reşat Bey’in karısı Behice (Meral Asiltürk) bozulan düzenden korkuyor her insan gibi. Anlayacağınız, karakterlerin içinde yaşattığı her duygu milli mücadele döneminin de birer parçası.
Severek okuduğum romanlarda hep aynı şey olur zihnimde. Roman bir dünyaya dönüşür. Zihnimde canlanır ve her bir karakter oynamaya başlar. Bilmem kaç kişinin başına geliyor bu durum. İşte Nedim Saban bir romanı okumuş ve zihninde canlandırmış. Daha sonrada tecrübe süzgecinden geçirip 2023- 2024 sanat sezonunda zihninin kapılarını bize açmış. Cumhuriyet sancılarını yüreğinde hissetmek isteyenler için güzel bir kapı “Veda”