METİN AKPINAR İÇİN
Yıl sanırım 1973. İzmir fuarı oyunlarımız devam ederken gündüzleri vakit geçirmek ve serinlemek için Seferihisar’ın altın kumlu plajı Akkum’a gidiyoruz. Ama bizlerle beraber tüm tiyatrolar orada. Kimler yok ki plajda; Gazanfer Özcan, Gönül Ülkü, Adile Naşit, Toto Karaca, Ali Sururi, Ayten Gökçer, Müjdat Gezen. Kimi tavla oynuyor kimi güneşleniyor. Tam bir şenlik. İki genç adam ise bizimle kumsalda top oynuyor. “Metiiiin… Topu bana at… Zeki’ciğim atsam ne olacak ki. Sen Pele misin? Metin yahu bu top sosis gibi oldu.” Biz gülmekten top oynayamıyoruz.
Akşam olunca tüm ekipler oyun hazırlıkları için İzmir’e gidiyor. Biz kardeşler de bu iki şahane genç adamı bir de sahnede izlemek için tiyatrolarına yani Devekuşu Kabare Tiyatrosu’na gidiyoruz. İzlediğimiz ilk Devekuşu Kabare oyunu Astronot Niyazi’de plajda güldüğümüzden çok fazla gülüyor kahkaha atıp eğleniyoruz. O zamanlar şişman olan Zeki ve zayıf olan Metin ağabeylerimizin hayranı oluyoruz. Kadroda kimler yok ki Ahmet Gülhan nasıl da paslar atıyor. Kemal Sunal durarak güldürüyor. Oya Alasya’nın enerjisi bir başka. O zamanlar büyük kalabalıklara oynamıyorlar ama biz tüm oyunları;
Devekuşu, devekuşu
Kanadın var yerdesin
Hörgücün yok devesin
Kumdan çıkmaz hiç başın
Sen ne biçim nesnesin
Uyan oldu sabahlar
Yeryüzünde neler var
Bak, gör, düşün, işit, anla
Ne yalanlar dolanlar
Yutturanlar yutanlar
Devekuşu, devekuşu
Kanadın var yerdesin
Hörgücün yok devesin
Saklanmakla iş bitmez
Çık dışarı neredesin?
Şarkısıyla başlayan kabarelerini hayranlıkla izlemeye devam ediyoruz. “Ha Bu Diyar”, “Dün, Bugün”, “Aşk-ü Sevda”, “Dev Aynası”, “Yar Bana Bir Eğlence”, “Haneler” adlı oyunlar ile tiyatroya başka bir soluk getiriyor ama Hanelerin TRT’ de yayınlanan bir bölümü sonrası daha büyük kitlelere ulaşmaya başlıyor ve gişe önünde büyük kuyruklar oluşuyor. İnsanlar oyunlarına yer bulabilmek için araya tanıdık sokmaya çalışıyorlar. O dönemin gişecileri çok önemli. Hatırlı seyircilerine her zaman yer ayırırlar. Kabare oyunlarının hiçbirini kaçırmadık. Ancak artık bir değişiklik ile izliyoruz bu şahane oyunlarını. Zeki zayıf, Metin kilolu olan. Onların esprilerini anlatmak, konuşmak moda. Yahu, Metin “İnsanlığın Lüzumu Yok” oyununda bir maymun taklidi yapıyor olay. Bir başka oyunda Metin ağzı burnu dağılmış halde sahneye gelir. Zeki şaşkınlıkla:
- Metin! Ne oldu sana böyle?
- Ah Zeki! Taksim’de yürüyordum olaylar varmış üstümden sağcılar geçti.
- Yapma yahu.
- Tam kalkıyordum sonra solcular geçti.
- Vah vah.
- Sonra, tam düzeliyordum ki bu sefer polisler geçti.
- Metin’ciğim bir yerinde kırık var mı?
- Yoo… Sadece onlara karşı kalbim kırık Zeki.
Metin ağabeyimizin ve ustalarımızın kalbini kırmayalım diye bir parantez açıp devam edelim. Tabii Devekuşu’nun şahane kadrosu ilk aklıma gelenler. Ahmet Gülhan, Oya Alasya, Ayşen Gruda, Nezih Tuncay, Cihat Tamer, Nevra Serezli, Selim Naşit daha niceleri. Artık maalesef Devekuşu Kabare yok. Oyunlarını dijital platformlardan tekrar tekrar izleyip hem gülüyor hem hüzünleniyoruz. İyi ki hayatımızda oldun Devekuşu Kabare. İyi ki Haldun Taner iki yetenekli genç çocuğu keşfetti. O İzmir plajında top oynarken başlayan hayranlığımız hep sürdü. Şimdi Zeki abi aramızda yok. Sen çok yaşa Metin ağabey.