EROL GÜNAYDIN İÇİN
Babam, Akbank Çocuk Tiyatrosunda oyunlar sahneye koyardı. O dönem, kadrosunda; Göksel Kortay, Kerem Yılmazer, Zeynep Tedu, Selim Naşit, Bülent Kocabaş gibi önemli isimlerin bulunduğu şarkılı bir oyun sahneye koydu. Aynı oyunda bir kız başrol oynuyordu. Ben de her hafta o oyunu seyretmeye gidiyordum. Bir gün o kız hastalandı ve oyuna gelemedi. Ben birden atıldım, “Onun diyaloglarını ezbere biliyorum.” diye. Ardından da sahneye çıkıp başroldeki o oyunu oynadım. O günden sonra da oyundaki o rolü oynamaya devam ettim. Babamın yönettiği diğer oyunlarında da önemli isimlerle birlikte her yıl tiyatro oyunları sahneledik.
Babam bizim tiyatro yapmamızı hiç istemezdi. Bunu istemeyişinin nedeni; bu dönemden farklı olarak ona göre bu durumun doğru olmamasıydı. Çünkü babam sanat yapıyordu. Biz o düşünce ile büyütüldük.
Babam, Haldun Dormen ile birlikte “Koca Karılar” tiyatrosunu sahnelediği bir dönemde bu defa İsmet Ay ile birlikte setlere gitmeye başladık.
O kadar çok eğlenceli hikâyelerimiz var ki aslında! Mesela karavan ile İzmir’e fuara giderdik. O karavanın içi bir tiyatroya dönerdi. Keza Akşehir’e Nasrettin Hoca Festivali’ne de gittik. Başka bir yıl babam o festivale yalnız gitti. Eve bir geldi, kucağında ördek, kaz, tavşan, hindi… Meğer o dönemin Akşehir Belediye Başkanı babama hediye etmiş. Biz de Nişantaşı’ndaki balkonumuza onlar için yuva yaptık, hep birlikte besledik. Evimizde kedi, köpek vardı zaten. Üstüne onlar da gelince sanki evimiz bir hayvanat bahçesine dönüşmüştü.
Bizler çok şanslı insanlardık. Haldun Dormen her hafta bizdeydi mesela, birlikte yemekler yedik, muhabbetler ettik. Biz böyle değerli isimlerle birlikte büyüdük.