Kalın montları attığımız mevsim. Anneye ilk asi çıkışımızı “Anne giymek istemiyorum ya herkes tişörtle geliyor sen hala mont diyorsun” serzenişiyle yaptığımız, kendimizi bi halt sanmamızı bahar havasına bağlayamadığımız günler. Baharın gelişini hani şu bütün evin dışarı çıkarıldığı ve belki adına bu yüzden “ev kaldırma” dendiği yaklaşık üç gün süren etkinlikten anladığımız zamanlar. Hatırladın değil mi? Yeni yıkanmış perdeler kırışmasın diye ıslak ıslak asılırdı. Kıyıda köşede kalmış, artık kullanılmayacağına karar verilen eşyalar, evi yoran, kalabalık eden ne varsa atılırdı. Çekmeceler boşaltılır, anılar tenhalaştırılırdı. Halılar bahçede hortumla yıkanır, üzerinde sırılsıklam oyunlar oynanır ve yıkama işi bittiğinde güneş gören komşu duvarına serilirdi. Yağmurun bıraktığı izler sanki tekrarı olmayacak gibi silinirdi camlardan. Hangi odaya girsen mis gibi bir koku karşılardı seni. Kapı kollarına daha nazik davranır iki parmağımızla açmaya çalışırdık ki iz bırakmayalım. Sanki evin ruhu hafifler, yeni taşınılmış hissi verirdi. Peki sen yaptın mı bahar temizliğini? Belki senin ruhun da senden beyaz sabun kokulu bir bahar istiyordur. Gözlerine inen artık her şeyi gri görmene sebep perdeyi yıka, parlat kalbinin gözlerini. Lekeli elleriyle dokunup, kolayca açtıkları yorgun kalbinin kapılarından sil izlerini. Önlerine halı gibi serdiğin aklını topla. Güneşe aç, çiçeğe, buluta aç. Bırak onlara döksün içini kurtulsun ağırlığından. Kıyıda köşede biriktirdiğin seni yoran anılarından kurtul. Aç çekmecelerini yüreğinin, dipte derinde ne kalmış hepsini gör. Yüzleş ki geride bir şey bırakmadığına emin ol. Dönüp dönüp aynı anıyla, acıyla, kokuyla, kalanla, gidenle uğraşma. Senin yegâne evindir ruhun. Aklınla temizle sevginle yıka. O zaman ektiğin çiçekler nasıl boy verecek göreceksin. Zamanı geldiğinde mor leylak ağacının dalına yeniden bir salıncak kuracak içindeki güleç yüzlü çocuk. Kurtar o çocuğu onu saran, sıkan sarmaşıktan. Kurtar ki günün sonunda, her şey bittiğinde sen ayaklarını ufka uzatmış, ince belli bardağından çayını yudumlarken, bahar inceden bir gülüş iliştirsin yüzüne..