Keşke hiç açmasaydım gözlerimi. Karanlığa açtığımı bilsem daha sıkı kapatırdım belki de. Tekrar uykunun derinliğini bulmak nasıl da zor böyle gecelerde. Bir mum ışığı ışısa gözlerime razıyım. Birden yansa sokak lambalar, aydınlansa odam, şehrin tüm ışıkları evime dolsa. Kalbimi böyle çarptıran korku nasıl da karabasan gibi sıkıyor boğazımı. Kımıldayamıyorum.. çekmecede duran mumlarım odaya yayılıp kendiliğinden yansın istiyorum. Böyle mümkünsüzler çeliyor aklımı. Nefes almak ne zor, ne kıymetli diye düşünüyorum. Nefes alışımın duyulup yerimi belli etmesinden korkuyorum. Bir çekebilsem battaniyemi dışarıda parmak ucum bile görünmeyecek kadar üzerime sanki daha kolay olacak her şey. Dizlerimde ki titreme, midemdeki yumruk, aklımın dizginlerini tutmuş zifiri gece… Hepsi benim yüzümden mi? Sırtımı döndüğümde görmekten korktuğum yüz kimin? Dipsiz kuyu kadar sessiz odamda bu yürüyen de kim? Kim var çalan kapının ardında? Gözlerimi dolduran bu korku kimin laneti? Kalbimin yüzümde attığına yemin edebilirim. Kanım hiç böyle hızla nüfuz etmemişti vücuduma. Saç diplerim karıncalanıyor. Uyumak isteği hiç bu kadar sarmamıştı beynimi. Peki o zaman neden hırsla birbirinden ayırıyorum kirpiklerimi? Tanrı bunu neden yapar? Bu şimşek, bu yeri göğü inleten gökgürültüsü neden hep beni sınar? Ya bu korku insan yanımı neden aciz yanım gibi yüzüme çarpar? Kaç yalnız korkmaz karanlıktan? Olmayan ayak seslerinden, çalmayan kapıdan, yankısı olmayan seslerden? Ben korkuyorum! Öyle ki sokakta çıplak ayak ışık bekleyebilirim, öyle ki cılız bir mum alevine ateşböceği olabilirim. Dizlerimi göğsüme çekip söylediğim şarkı annemin pazar kahvaltısı hazırlarken söylediği şarkı mı?
Ah benim korkak yalnızlığım! Ah kimselerin bilmediği karanlık yanım! Bırakma beni.. kim anlatırdı sen olmasan ışığın kıymetini?