-Tiyatro yapmaya nasıl karar verdiniz? Ve ilk izlediğiniz tiyatro oyunu hangisidir?
İlk izlediğim tiyatronun ismini şu an hatırlamıyorum, Tarsus’tan gelen bir tiyatro ekibiydi çünkü ismi benim hiç ilgimi çekmemişti, sadece sahnedeki çocukların kendi ismi olup olmadığıydı güzel yavrum, çünkü ben o an sadece onu düşündüm. Tek bir amacım vardı kadınları sesini duyurmaktı, buradaki kadınların yaşadıklarını isimlerini değiştirerek eşlerine, kocalarına, kaynanalarına onlara göstermekti o çocuklar gibi. Tiyatroyla kadınların sesini duyurmak için yola çıktım. Ben hala da insanların güzel bir şey yaptıklarında senini duyurabilecekleri bir sanat olduğunu düşünüyorum tiyatronun. Kadınların sesini duyurabilmek için çıktım güzel yavrum hala da aynı fikirdeyim.
-Tiyatroyu sadece Arslan köyde mi yapmayı düşünüyorsunuz? Başka şehirlerde de yapmayı düşünür müsünüz?
Ben tiyatroyu zaten her yerde yapıyorum, biz uluslararası yurt dışına da gidiyoruz, ben yirmiden fazla ülkeye gittim güzel yavrum, ben dünyanın her yerine gitmek istiyorum, sesimizi duyurmak istiyorum çünkü gerçekten sadece Türkiye’nin sorunu değil bütün kırsalda kadınlarla sorun var, kadınların gelişmesini istiyorum güzel yavrum herkes kadında kadına şiddet diyor ben de şiddeti durdurmanın yolu kadında kadın şiddetin üzerine gidilmeli diyorum güzel yavrum. Anneler bilinçlenmeli diyorum.
-Büyük şehirde yaşamayı düşündünüz mü?
Hiç aklıma gelmedi. Sevmiyorum güzel yavrum, beton yığınların içerisinde hiç işim olmaz, ben sıkılırım, ama işim olursa tabi ki gidiyorum, giderim de hani on beş gün de bir, yirmi günde bir evime gelirim işim gereği o anda o psikolojiyle zaten işime odaklanmışımdır çevreyle hiç ilgilenmem ama sürekli yaşamak istiyor musun dersen asla istemem.
-Geçmişte ve günümüzde en beğendiğiniz tiyatrocusu ve yazarı var mı? Varsa kimler?
Ben tiyatroyu gerçekten çocukluğumdan beri çok seviyorum. Önceleri bilmiyordum şimdi kalkıp ta önceden de, çocukluğumda da yapıyordum dersem yalan söylemiş olurum, ben tiyatroyla kırk beş yaşımda tanıştım güzel yavrum, ama ondan sonrasında tabi ki birçok sanatçının yazarın oyunlarını okudum uygulamadım ama hiç ve en çok hoşuma giden Remzi Özçelik’in “Taş Bademler” oyunuydu ve o oyunu da zaten oynadık, ilk oyunumuz o, onu çok beğenmiştim. Çünkü köyü anlatıyordu bizi anlatıyordu, kendime çok yakın hissetmiştim.
-Tiyatroda idol aldığınız birisi var mı?
Ben samimi olarak sana bir şey söyleyeyim mi yavrum, benim başka sanatçılarla veya başka oyuncularla, başkalarıyla hiç sorunum yok, benim kendimle sorunum var, ben sadece bir şeyleri yapmak isterim yaparım ve hiç beğenmem daha iyisi için mücadele ederim, eğer bana dersen ki takdir ettiğin var mı? İnan ki tabi ki çok, ama yani hiç kimse için bu benim idolüm de ben bunun gibi olmak istiyorum demedim, ben hiç kimse gibi olmak istemiyorum, ben kendim gibi olmak istiyorum hep.
-Tiyatro eğitimi aldınız mı?
Buna başladığımda tiyatro eğitimi almadım, sadece içimden gelenleri yaptım, ben hislerime güvenerek hep hareket ediyorum yavrum, ama sonrasında tabi ki her şeyin eğitimi olduğu gibi olması gerektiğine inanıyorum çünkü. Mersin şehir tiyatrosunda bir yıl ben de eğitimini aldım, ama orada neyi öğrendin derseniz, orada da şunu öğrendim, eğitim hiçbir işe yaramıyor içinde yetenek yoksa be yavrum, o kâğıt parçası inan ki hiçbir şeye yaramıyor. İçinde varsa hocalar çıkarmaya destek oluyor içindekini çıkartıyor, kıvılcım oluyor, ama yoksa da olmayan bir şeyi hocalar çıkartamıyor bunun farkına vardım.
-Diksiyonunuzu nasıl bu kadar güzelleştirdiniz?
Şimdi güzel yavrum ben kendimi geliştiriyorum, çok kitap okuyorum, çocukluğumdan beri TRT de programlar oluyordu. Ben kendimi onlarla kitaplarla geliştirdim, çok okudum, fakındaysanız okurken yazarların kitapları çok güzeldir, ben o okuduğum kitaplara göre konuşmamı kendimi geliştirdim, daha ben çocukken TRT birler vardı, radyolar vardı, oralar okulum gibiydi benim, öz Türkçe nasıldır bunun araştırmasını yaptım hep, bunun için mücadele ettim. Ben her diksiyonu konuşurum, her şeyi yaparım ama gerçek öz Türkçeyi kullanmayı çok seviyorum çünkü ben gerçekten Anadolu kadınıyım, köylü kadınıyım, çağdaş bir kadınım, ilerlemeyi, mücadele etmeyi, çalışmayı, başarmayı çok seviyorum. Çok okumaya buluyorum diksiyonumu güzel yavrum. İnsan okudukça kendini geliştiriyor ama vererek okursa alıyor, o kitaplardan bir şey almak isterse alıyor.
-Ronaldo ile bir araya geldiğinizde ilk neler hissettiniz?
İlk biraz tedirgin oldum çünkü çevremde yüzden fazla insan vardı, onlar biraz tedirgin olunca ben de tedirgin oldum. Ben dedim “Ya yavrum Allah aşkına bırakın ben de tedirgin oldum, o da sizin gibi benim gibi bir insan” dedim daha gelmeden onu bekliyorum ilk kez, bir sürü basın ordusu tedirgin oldum. Ama o beni görünce bana işaret etti “Gel” dedi, ben de “Ben mi?” dedim, sonra gittim bir sarıldım koltuğunun aşağısına bile gelmedim “Oğlum, kuzum” dedim, “Mom” (Mamiiiyyyy) dedi. Bir evlat gibi yüreğimde hissettim kuzum, içim cız etti, evladımı da özlemiştim çünkü Madrid’e çekmiştik biz, bir evlat sevgisiyle sarıldım ona o da bana bir anne sevgisiyle sarıldı. Orası bana ne kazandırdı biliyor musun güzel yavrum? Sevginin dili, dini ırkı, rengi hiç yok, biz gözlerimizle kalbimizle anlaştık. Gerçekten insan olmak önemli, herkesin dini dili vardır, kim ne yaparsa yapsın
-Yeni projeleriniz nelerdir? Biraz bahsedebilir misiniz?
Hayata geçecek yeni projelerimiz çok. Yeni bir tiyatro oyunu yazdım, küresel ısınma ile ilgili, iklim değişiklikleriyle ilgili, çok araştırdım, bunu yıllar öncede yapmıştım oyununu ama bu defa gerçekten çok canım acıyor, bir vatandaş olarak üstüme düşeni yapmak istiyorum. Yeni bir oyun yazdım yurt dışında bir proje, inşallah çok ses getireceğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten iklim değişikliği, küresel ısınma sadece bizim Türkiye’nin sorunu değil dünyanın sorunu. Biz yine şanslıyız ki o kadar çok fazla şiddetli geçirmiyoruz, başka ülkelerde daha çok yokluklar kıtlıklar var, daha çok insanlar ölüyor. Şanslı olduğumuzu düşünüyorum gerçekten. Bu konunun üstüne gitmeyi düşünüyorum. Yeni projemiz bu küresel ısınmayla, iklim değişikliğiyle ilgili yeni bir oyun yazdım, bunu da ilk defa size söylüyorum daha basına filan hiç kimseye söylemedim güzel yavrum. Bu benim çok fazla istediğim ve sesinin çok duyulmasını istediğim bir proje. Dediğim gibi bu sadece ne benim sorunum, ne de benim köyümün sorunu, dünyanın sorunu. Herkes elini taşın altına koyması gerektiği bir sorun olduğunu düşünüyorum.
-Tiyatro yapmaya karar verdiği zaman ümitsizliğe kapıldığı anlar oldu mu?
Tabi ki oldu be yavrum. Ben de cenap-ı Allah’ın yarattığı bir insanım olmaz olur mu? Hiç kimse hiç kimsenin yoluna gül döşemiyor yavrum dikenler döşeli. Önemli olan insanın anında kendisini düzeltmesi. Ben o dikenlerin arasında gülleri toplamaya çalıştım. Kırk tane kapıya gittim ben, argo kelimelerle karşılaştım, “bana ne ya of” dediğim tabi ki oldu ama benim uzun sürmüyor güzel yavrum. Ben anında silkelenip kendime şunu diyorum “Ümmiye kızım kendine gel, bunu hiç kimse yapmamış sen yapmalısın” diyorum ve daha çok hırslanıyorum. Karamsarlığa düştüğüm an hemen daha çok dimdik ayakta duruyorum ve daha güçlü bir şekilde güçleniyorum güzel yavrum. Sizlerde böyle yapın, sakın pes etmeyin yavrum. Bu dünyada hiç kimse, hiç kimsenin gümüş tepside önüne hiçbir şey sunmuyor, bunu aklınızdan çıkartmayın güzel yavrularım. Merdivenlerin basamaklarını ağır ağır adımlarla çıkın, yolunuza kimse gül döşemiyor, sabır, sabır, sabır. Her tökezlemede daha güçlü, daha güçlü kalkın.
-Sizi küçümseyenler odu mu? Eğer olduysa sizin tepkiniz ne oldu?
Ooo.. çok oldu. Biz hayatımızda hiç tiyatro görmemiştik. Biz Mersin’de oynayacaktık oyunumuzu, başkanın yanına gittim dedim ki “Başkanım biz tiyatro oynamaya gideceğiz Mersine ama vali gelecek, kaymakam gelecek işin içinde rezil olma var, İçlerinde en akıllısı ben de daha hiç salon görmedim, rezil oluruz” dedim. Mersine gönderdi bizi belediye başkanı Allah razı olsun. Oraya gittiğimizde şehirdeki çok şık giyinmiş onlara göre kişiler geldi “Aaa tiyatro ne kadar banalleşmiş, köylülere kadar inmiş, ayaklar altına inmiş” dedi, bizi küçümsedi, ben de gittim yanına dedim ki “Güzel kızım ayın yirmi üçünde de bizim tiyatro oyunumuz var buyurun gelin” dedim. Ve geldi izledi ağlayarak boynuma sarıldı, sonra öğrendim ki o da şehir tiyatrosunda çalışan bir oyuncunun eşiymiş. Daha sonrasın da biz tiyatro oynamaya gittiğimizde bizi “temizliğe mi geldin diyip kovalayanlar oldu, ben bunları hep belgesellerde söylüyorum ama bunlar beni hep kamçıladı, ilerlememe neden oldu. Çünkü ne insanın görünüşü önemli, ne güzelliği önemli, kafasının içi önemli, ben köylü kadınıyım ne yani köylü kadını olunca insan bir şey yapamaz mı? Kendini geliştiremez mi? Ben okuduysam illaki görünüşümü yaşadığım yeri değiştirmek zorunda değilim ki, ve ya kıyafetimi değiştirmek zorunda değilim ki. Ön yargılar için çok mücadele ettim hala da ediyorum güzel yavrum hala da devam ediyorum. Herkes istediğini giysin ama kendi kafasının içini geliştirsin yavrum, görünüş nedir ki? İnsan on dakikada değiştirebilir, bunu her zaman her yerde söylüyorum, ben kendime göre çok şık giyiniyorum. Hiç kimsenin rengi, zevki tartışılmaz ki, ama kafanın içindeki düşünce, işte o çok önemli güzel yavrum.
-Sizi bu hayatta en çok ne motive ediyor?
Ailem güzel yavrum. Aile o kadar önemli ki. Eşim, çocuklarım, gerçekten insan ailesinin içinde mutluysa dışarıda mutluluk aramıyor güzel yavrum, çok mutlu olabiliyor ve bütün sevgisini dışarı yansıtabiliyor. Aile çok önemli, aile ile iletişim çok önemli. Ben çocuklarımla, eşimle gerçekten çok mutlu bir ailem var. Benim yetmiş dokuzdan beri çok mutlu bir evliliğim var yavrum.
-Kadınların daha çok tiyatro izlemesine ve oynamasına yönelik tavsiyeleriniz var mıdır?
Oynamasalar bile izlemelerini istiyorum. Oynasınlar istiyorum. Küçük bir çocuğun da olsa, büyük bir insanında olsa kafasına vura vura şiddetle hiçbir şekilde hiçbir şey öğretemezsin, ama tiyatroyla kendini geliştirebilir, özgüveni gelebilir, o seyrettiği tiyatrodan kendine bir şeyler alabilir. Ama güzel yavrum her zaman her tiyatro öyle güzel olmuyor maalesef, benim beğenmediğim tiyatro oyunları da oluyor, onun için tiyatro iyi amaç için kullanılsın istiyorum, eğitim için kullanılsın istiyorum. Kadınların tiyatro izlemesini istiyorum ama seçici olmalarını istiyorum, çocuklarını tiyatroya, drama ya götürmelerini istiyorum ama seçici olmalarını istiyorum. Çünkü gerçekten hepsi iyi olmayabiliyor. Benim hiç kimseyle işim yok biliyor musun güzel yavrum, benim bir tek derdim var eğitim, eğitim, eğitim. Çocukluktan başlar drama ile başlasın. Büyüyünce erkek çocuğu baba oluyor, kız çocuğu anne oluyor. Eğitim çocukluktan başlar önce drama ile sonra tiyatroyla, illaki tiyatro demiyorum ama mutlaka bir sanatla olmalı ama benim önceliğim tiyatro. Başka bir karakterle, başka bir kişilikle anlatabiliyorsun, kızmadan anlatabiliyorsun, yanlışını gösterebiliyorsun. Bir çocuğa “al şu çöpü at” dediğinde ona emir veriyor gibi gelir, gitmeyebilir ama hadi gel oyun oynayalım sen bunu götür ben bunu yapayım dediğin zaman o çocuk seve seve götürür güzel yavrum.
-Sizce ülkemizde çocuk tiyatrosu ne durumda?
Benim çok fazla bilgim yok ama araştırdığıma göre, şimdi eskilere nazaran okullarda özellikle özel okullarda çok olmaya başladı, drama okulları açılmaya başladı artık şu beş altı yıldan beri baya olmaya başladı, bunların içeriği nasıldır bilmiyorum ama eskilere göre biraz fazlalaştı ve ben daha çok olmasını istiyorum, her okulda olmasını istiyorum. Dediğim gibi eskiye nazaran çoğaldı ve bundan da çok memnunum ama daha çok olmalı.
OKUR NOTU: Ümmiye hanımla gurur duyuyoruz, o gerçek bir Cumhuriyet kadını
-Çok seviyorum, kocamaaan öpüyorum onu. Gerçekten ben Anadolu, çağdaş bir kadınım, insanın görünüşü değil çağdaş olan düşünceleridir önemli olan güzel yavrum. Gerçekten söylüyorum, bizim köylerimizde öyle kadınlar var ki sadece birer kıvılcım bekliyor, o içindeki kıvılcımları çıkartmak için ben de onlara bir kibrit çakıyorum, kıvılcımlarını çıkartmak içi n mücadele ediyorum, bu da benim mücadelem ve sizi çok çok çok seviyorum kocaman öpüyorum hepinizi…