AYLAK DERGİ

MÜJGAN

Aslında ana rahmindeyken anlarız,
Bu dünyanın ne kadar boktan, ne kadar zalim olduğunu.
Annemizin karnına yağdırdığımız tekmeler,
Belki de bir isyan belki de bir haykırıştır.
Özgür olmadığımızı hiçbir zaman olmayacağımızı baştan anlamak belki de,
Hayatımız boyunca o kordon gibi peşimizi bırakmayan, boynumuza bir pranga takılacak.
Belki de en sonunda bir urgan.
Bir yere ait olmak zorunda olmak,
Hapis kalmak mıdır?
Yoksa kendimizi alıştırmak mı?
Bu acımasız hayatı yaşamak zorunda olmak acizlik midir?
İstemediğin halde memnun olmadığın ve yaşadığın hayatı değiştirmek elinden gelmediği için yaşamak zorunda olmak bu hayatı…
Sanki hiç günah işlememiş gibi korkarız hayatımızı sonlandırmaya.
Belki de günah bir kılıftır yaşamak için.
Ya da  her  şeye rağmen yaşamak…
Nasıl geliyor kulağa?
Oldukça zor oldukça güçlü değil mi?
İyiye ve kötüye rağmen yaşamak,
Ya da hayatımızdaki bütün kötülükleri iyiliğe çevirmek.
Bu nasıl hissettiriyor?
Başarmış gibi mi ?
Bu hayatın sivri oklarına bir kalkan tutmak ,
Veya minik bir çocuğun küçük bir iyilik karşısındaki büyük mutluluğu.
Düşündün mü?
Bir o kadar basit bir o kadar önemli.
Bir çiçeği koparmayacak kadar merhametli olmak istiyorum anne ve seni hiç üzmeyecek kadar.
Sevdiğim insanı hiç unutmayacak kadar.
Sevdiğim insanı bir gün unutacağım diye ödüm kopuyor, düşüncesi bile ürkütüyor.
Ya da sevdiğim kişinin beni unutacağını düşünmek çığırımdan çıkartıyor beni.
“Benimle konuşurken neden bu kadar ciddisin?” diye soruyorsun,
Seni sevmek ciddi bir iştir Müjgan.
Ama sen, seni sevmenin nasıl ciddi bir iş olduğunun ciddiyetinin farkında değilsin.
Sahi ya sen benim bile farkımda değilsin.

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.