AYLAK DERGİ

AYŞE ERBULAK

ÇOCUK VE TİYATRO

Orası benim dünyamdı. Sahnesi, koltukları, kulisi, gişesi, fuayesi vs.

Sanırdım ki tüm çocukların evleri böyle. Onlar da sahnede oyun oynuyorlar.

Gerçek oyunlar oynanırken seyreder, ezberlerdim tüm oyuncuların repliklerini.

Sonra da matine – suare arası çıkar oynardım.

İlk oyun alanım “Küçük Sahne” idi. Daha sonra farklı özel tiyatrolara ve Devlet Tiyatrosu’na hizmet veren sahne. Sonra Dormen Tiyatrosu oldu, hani şimdilerde Orta Oyuncuların oynadığı.

Tiyatro’nun sözlük tanımı; “İNSANI İNSANA, İNSANLA ANLATAN SANAT DALI”.

Bense kendi kendime anlatmıştım oyunları seyrede, kendi kendime oynaya…

Daha o zamanlar 6-7 yaşlarında bir çocukken oyuncuların takma bıyıklarını çıkartır, gepyerlerini çıtçıtlar, makyaj yapmalarını seyrederdim. 

O zamanlar karar vermiştim “tiyatro oyuncusu” olmaya. 

Belki hiçbir zaman tam zamanlı tiyatro oyuncusu olmadım ama hep tiyatro yaptım. 

En çok kabare oyuncusu olmak isterdim, hatta yurt dışında, başka bir dilde, tiyatroda oynadığım sıralarda bu düşümü gerçekleştirdim.

Keşke “Devekuşu Kabare” oyuncusu olabilseydim, keşke… diye hayıflanırım da hep. 

Geçtiğimiz günlerde Metin Akpınar’ın “İYİ Kİ YAPMIŞIM” belgeselini Netflix’de seyrettiğimde, bir zamanlar o oyunlarda oynayan oyuncuların röportajlarını seyredince içim burulmadı değil.

Bugün “Kabare” geleneğini tam anlamıyla sürdüren bir ekip yok.

Acaba diyorum, “BİZ ERBULAKEVİ” olarak kolları sıvasak mı?

AYŞE ERBULAK

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.