DEVEKUŞU KABARE TİYATROSU
Haldun Taner deyince ilk akla gelenlerden biri de onun başlattığı kabare tiyatrosudur. 1 ekı̇m 1967 de Sıraselvı̇ler’dekı̇ Onay Klüp’te Devekuşu Kabare Tiyatrosu Haldun Taner’in yazdığı “Vatan Kurtaran Şaban” adlı kabare oyununu oynadığı zaman İstanbul ilk kez bu tiyatro ile tanıştı… Gerçı̇ Haldun Taner yazdığı yazılar ve verdiği konferanslarla daha önceden de bu tiyatroyu tanıtmaya çalışmış̧ , 1962 de Beyoğlu’ndakı̇ Gen-ar lokalinde birkaç̧ gece tanınmış̧ bazı oyuncularla kültür ve sanat dünyasının ünlü kı̇şı̇lerı̇ne “Bu Şehr-ı̇ Stanbul kı̇’’ adını verdığı̇ oyunuyla bu tarzı göstermı̇ştı̇. Ama gerçek bı̇r başlangıç, resmen Devekuşu Kabare Tiyatrosu’yla oldu. Haldun Taner’in önerı̇sı̇yle Zeki Alasya, Metı̇n Akpınar daha sonra Ahmet Gülhan’ı̇n da katılımıyla ve hepsı̇nı̇n ortak olduğu bu tiyatronun, Haldun Taner hem kurucusu hem yazarı, dramaturgu ve uygulayıcısı oldu. Devekuşu adı ı̇se kendı̇sı̇nı̇n gazete yazılarında kullandığı basını kuma sokup gerçeklerden kaçmayı simgeleyen bir metafordu ve tiyatroya bu ı̇sı̇m verı̇ldı̇. 1 Ekim 1967 gecesi̇ aralarında pek çok tanınmış̧ kı̇şı̇nı̇n bulunduğu bir gala ile ilk kabare oyunu seyı̇rcı̇lere sunuldu. Altan İrtel’ı̇n müzı̇klerı̇nı̇ yaptığı ve oyuncuların koro halinde söyledı̇klerı̇ devekuşu amblem sarkısının sözleri̇ ı̇se ertesi̇ sabah uyandığımda hala kulaklıklarımda çınlıyordu. Unutulmaz bı̇r geceydi̇. Aralarında Muhsı̇n Ertuğrul gibi̇ üstatların da olduğu seyı̇rcı̇ler tarafından, oyun da oyuncular da çok beğenı̇ldı̇.
Haldun Taner’in daha önce gördüğü ve bunlardan çok ı̇yı̇ kabare oyuncuları olur diye not aldığı̇ ve o sıralar pek de tanınmayan oyuncular olan Zeki Alasya ve Metin Akpınar sanıyorum o gece bir yıldız olma yolunda aydınlanmaya başladılar. O geceden kısa bir zaman sonra İstanbul seyı̇rcı̇sı̇ yavaş̧ yavaş̧ bu tiyatroyu tanımaya ve giderek bilet almak ı̇çı̇n kuyruklar oluşturmaya başladı. Devekuşu Tiyatrosu basında Haldun Taner’in olduğu bı̇r okul gı̇bı̇ydı̇. Oyuncular bu tarz tiyatroyu ı̇lk kez duymuşlardı ne olduğunu ondan öğrenı̇yorlar ve onun yanında başarıyla uyguluyorlardı. Kısa bı̇r süre sonra Devekuşu Kabare Tı̇yatrosu biraz illerdeki Klüp 12 adlı gece klubünün üstüne tasındı. Salon düzeni, küçük masaların çevresindeki̇ sandalyelere oturan seyı̇rcı̇lerı̇n, isterlerse ı̇çkı̇lerı̇nı̇ yudumlayabilecekleri, önlerı̇ndekı̇ küçük bı̇r yükseltı̇ üzeründekı̇ platformda oyuncuları ı̇zledı̇klerı̇, sıcak bı̇z bı̇ze bı̇r atmosferı̇ gözler önüne serı̇yordu kısa bı̇r süre sonra Zeki Alasya, Metı̇n Akpınar ve Ahmet Gülhan herkes tarafından sevı̇len tanınmış bı̇rer oyuncu olmaya başladılar. Haldun Taner her yıl yeni bı̇r oyun hazırlıyor, bazen kendı̇ yazdığı oyunlara tanınmış yazarların skeçlerı̇nı̇ dahı̇l edı̇yordu. Ertesı̇ yıl “Bu Şehr-ı̇ Stanbul kı̇’’ bu katılımlarla oynandı. Daha sonraları gene Haldun Taner’ı̇n paylaşımcı̇ tutumu ve bu tarzda yenı̇ yazarların yetı̇şmesı̇ ı̇çı̇n göstertı̇ğı̇ gayret, bu yolda Kandemir Konuk’u, Umur Bugay’ı, Ferhan Şensoy’u Türk Tı̇yatrosuna kazandırdı. 1970’lı̇ yılların başında ara sıra ben de tiyatroya Haldun Taner ile bı̇rlı̇kte gelmeye başladım. Bazen oyuncularla konuşurken onu ı̇zlerdı̇m. Engı̇n bı̇lgı̇sı̇yle sankı̇ anlattığı şeylerı̇ karşısındakı̇ler de onun kadar bı̇lı̇yorlarmıIş gibi, empatı̇yle, nezaketle, demokrat kı̇şı̇lı̇ğı̇yle bı̇lgı̇sı̇nı̇ nasıl aktardığına, nasıl anlayış dolu bı̇r atmosfer yarattığına şahı̇t olurdum. Gene o yıllarda bı̇rçok genç oyuncu bu tı̇yatroda ün kazandı. Kemal Sunal, Perran Kutman, Bı̇lge Şen, Ayşen Gruda, Oya Başar hep buralardan geçtı̇ler. Devekuşu Kabare turneye Ankara’ya gı̇ttı̇ğı̇nde ı̇se, sergı̇lenen politik toplumsal eleştı̇rel tavra rağmen, eleştı̇rı̇len kı̇şı̇ler tarafından bı̇le el üstünde tutulmaya başlamıştı. Politikacı taklitleri̇ kahkahalarla karşılanıyordu. Kahkalarla karşılanan her şey toplumdakı̇ olumsuzlukların, düzen bozukluklarının dev aynasıyla yansıtılırcasına göze sokulmasıydı.
Haldun Taner’in bı̇lgı̇, tecrübe ve adapla yoğrulmuş üslubu, en ağır eleştı̇rı̇yı̇ bı̇le karşısındakı̇ne kendı̇nı̇ kabul ettı̇rı̇yordu. 1971 yılının karanlık günlerı̇nde sansüre karşın, Haldun Taner, Ionesko’nun gergedanlarını ustalıkla kabareye uyguladı. 1972 de çeşitlı̇ konulardakı̇ Türkı̇ye’nı̇n dününü ve bu gününü sergı̇leyen “Dün Bugün” ı̇sı̇mlı̇ oyunu yazdı. Artık bu tı̇yatro sadece bı̇zde değı̇l, yurt dışından gelen bazı yazarlar ve sanatçılar tarafından bı̇le tanınıyor hale gelmı̇ştı̇. Oyun ı̇zlemeye geldı̇klerı̇nde Haldun Taner skeçlerı̇ tercüme edı̇yor, onların da anlayarak gülerek seyretmelerı̇nı̇ sağlıyordu. Bı̇r zaman sonra Zekı̇ Alasya ve Metı̇n Akpınar fı̇lmlerde de oynamaya başladılar… Artık ünlü olmuşlardı ve halk onları sevı̇yordu… Bu nedenle tı̇yatroda da daha çok seyı̇rcı̇ye ulaşmak ı̇stı̇yorlardı. Daha çok ı̇nsanın gelebı̇lmesı̇ ı̇çı̇n Klüp12’nı̇n salonundakı̇ masaların kaldırılarak yerı̇ne bı̇tı̇şı̇k sıraların konulmasını arzu ettı̇ler. Öyle de oldu. Masalar kaldırılarak sırayla yanyana koltuklar kondu ve böylelı̇kle seyı̇rcı̇ adedı̇ de artıyordu. Haldun Taner’in görüşü ı̇se seyı̇rcı̇ ne kadar kalabalık olursa herkese hı̇tap edebı̇lmek zorunluluğu kabare tı̇yatrosunda yapılan esprı̇ düzeyı̇nı̇n sevı̇yesı̇nı̇ düşürebı̇lı̇r ve ı̇ncelı̇kler kaybolursa bundan kabare tı̇yatrosu konseptı̇nı̇n zarar göreceğı̇ydı̇. Evet Haldun Taner halkdan yana halkçı bı̇r yazardı. Ama bı̇r maç kalabalığı karşısındaymış gı̇bı̇ bı̇r ortamda herkesı̇ kendı̇ne çekebı̇lmek ı̇çı̇n kalı̇teden ödün verı̇lı̇rse, kabare tı̇yatrosu özellı̇klerı̇nı̇n yı̇tebı̇leceğı̇nı̇ düşünüyordu. Bu ve bunun gı̇bı̇ fı̇kı̇r ayrılıkları böyle başladı ve onuncu yılın sonunda Haldun Taner bu ayrılıkların neler olduğunu yazarak ve kendı̇sı̇ne aı̇t olan Devekuşu adını sadece kabare tı̇yatrosu yaptıkları sürece kullanmalarını ı̇steyerek, Ahmet Gülhan’la beraber tı̇yatrodan ayrıldı. Ve tı̇yatroyu Metı̇n Akpınar ile Zekı̇ Alasya’ya bıraktı. Haldun Taner’le bı̇rlı̇kte, sonradan Devekuşu’nun dı̇ğer oyunlarını da ı̇zledı̇k. Askolsun adlı oyunundakı̇ bazı skeçler, Taner’in ayrılmadan önce yazdığı ‘’Aşk-U Sevda’’ adlı oyunundan alınmıştı ve onun tarafından burada da oynanmasına ı̇zı̇n verı̇lmı̇ştı̇. Aşk-u Sevda yetmı̇şlı̇ yıllarda bütün ekı̇bı̇n bı̇rlı̇kte oynadığı bı̇r oyundu… Gene Haldun Taner’e aı̇t olan Dün Bugün’ün bazı skeçlerı̇nı̇ alarak, bazı ı̇lavelerle ve aynı adla oynadılar. Daha sonra oyunun kasetlerı̇ de yapıldı. Haldun Taner yaşadığı müddetce dostluğunu hı̇ç esı̇rgemedı̇. Gı̇ttı̇, seyrettı̇, alkışladı. 1981’de Ahmet Gülhan’la Tef Kabare’yı̇ kurduktan kısa bı̇r zaman sonra Batı Berlı̇n Senatosu’nun davetı̇yle bı̇r yıl kalmak üzere Berlin’e gı̇ttı̇k. Tef Kabare sanıyorum o zaman ı̇çı̇nde kapandı. Bı̇zı̇m evde yapılan bı̇r röportajda şöyle söylüyordu Haldun Taner: ‘‘Şı̇mdı̇ genç olsam, sağlıklı olsam gene bı̇r kabare tı̇yatrosu açmayı düşünebı̇lı̇rı̇m.’’ Kendı̇ şakacı mı̇zacına çok uygun olan bu tı̇yatroyu ne kadar sevdı̇ğı̇nı̇ bu cümleyle çok güzel anlatıyordu. Zamansız ölümü çok kı̇şı̇yı̇ üzdü. 2015 yılında Kadıköy Belediyesi̇’nı̇n Cadde Bostan Kültür Merkezı̇’nde gerçekleştı̇rdı̇ğı̇ ‘’Haldun Taner 100 yaşında’’ etkı̇nlı̇ğı̇ndekı̇ anma cecesı̇nde, Zekı̇ Alasya ve Metı̇n Akpınar, bı̇rlı̇kte sahneye çıktılar ve Taner’ı̇ anlattılar. İkı̇sı̇ de ünlerı̇nı̇n doruğunda olgunluğa ve bı̇lgelı̇ğe erı̇şmı̇ş, çok sevı̇len, saygı gören sanatçıydılar. Metı̇n Akpınar, Haldun Taner’ı̇n tı̇yatroya olan katkılarını, ondan neler öğrendı̇klerı̇nı̇, hocalığını anlattı. Zekı̇ Alasya’nın son cümlesı̇nı̇ ı̇se unutmam imkânsız. Her zaman ı̇çı̇n kalbı̇mı̇n ve aklımın bı̇r yerı̇nde duruyor. Şöyle demı̇ştı̇; ‘’Şı̇mdı̇ gökyüzünden bana en çok neyı̇ ı̇stersı̇n dı̇ye sorsalar, Haldun Taner’ı̇ bana gerı̇ verı̇n derı̇m.”
Gecenı̇n sonunda kucaklaştık bı̇rkaç ay sonra ölümünü duyduğumda ı̇çı̇mde bı̇r yer sızlamaya başladı… O da ölümsüzler kervanına katılmıştı… Devekuşu Kabare Tı̇yatrosu ve Vatan Kurtaran Şaban oyunu ı̇se bu tarzın en önemlı̇ ve ı̇lk örneklerı̇ olarak Haldun Taner’le bı̇rlı̇kte tı̇yatro tarı̇hı̇ne adlarını altın harflerle yazdırdılar… Unutulmadılar inanıyorum… Unutulmayacaklar da…