AYLAK DERGİ

GİRDAP

Gözlerini acı bir fren sesiyle açtı. Araba durduğunda hızla ön koltuğa çarptı bedeni.

“Napıyosun Süleyman Efendi” diye bağırdı istemsiz.

-Efendim ceylan… Ceylan yavruları… Ah hanımefendi son anda…

“Tamam, tamam iyiyim” dedi Nil toparlanarak. Şoför inmişti. Kemerini çözüp o da indi arabadan. Bir metre kadar uzakta, titreyen üç yavru gördü. Üçü de birbirine sokulmuştu. Dünyada yaşamaktan başka hiçbir arzusu olmayan o gözlere baktı. Yaşlı şoför, yavruları yolun kenarındaki ağaçlığa götürdü. Arabaya döndüğünde Nil yoktu.

Rugan stilettonun topukları yere dökülmüş yaprakları ezerken, parmaklarının o geniş ağızlı postalları nasıl özlediğini hissetti. Aslan Bey hiç hoşlanmazdı o tarz ayakkabılardan. “Kadının ayakkabısı bile kadındır.” derdi. İçinde bir yerde kopmuştu çoktandır ondan da. Haksızlık etmek de istemiyordu. Her zaman böyle değildi kocası. Aslan Bey, Aslan iken yani… Fakültedeyken. Evet, varlıklı bir aileden geliyordu. Ama salaş öğrenci barlarında eğlenmeyi de biliyordu. “Duvarları maviye boyadım” derken Haramiler ile nasıl da coşkulu görünüyordu. Sevmişti onu. Ama güç, zehirlemişti onu da. Çıkmalıydı kabuğundan, bunu yapabilir miydi? Yeniden başlayabilir miydi? Cevabı kendine bile veremedi. Hâlâ gözüne aynı görkemle parlayan evine doğru yürüdü.

İşlemeli kapı ardına kadar açıldı. Yardımcı kız kapıyı kapatırken içerden gelen seslere kulak verdi.

-Beyefendinin misafirleri mi var?

-Evet hanımefendi, Vural ve Mehmet Beyler içerideler. Haber vermemi ister misiniz?

-Hayır.

-Nil…

Pahalı erkek parfümün kibirli kokusu genzini gıdıklayan Nil, gözlerini açtı. Lacivert takımının içindeki kocasına baktı.

-Burada mı uyudun sen?

-Ah, her yerim tutulmuş.

-Dün gece neden gelmedin? Görkemler Holding iflasını ilan etti. “Atabey Grup” olarak artık sahibi biziz. İmzalar dün atıldı. Yani anlayacağın…

-Dur bir dakika, derken kalktı Nil. “Bu, seni gerçekten bu kadar keyiflendiriyor mu?”

-Tabii ki, asrın yatırımına imza attık. Ülkemiz için de müthiş bir atılım olacak.

-İflas eden insan senin arkadaşın Aslan.

-Bu da benim işim karıcığım ve burada kararları ben veririm, dedi; çenesinden tuttu ve dudaklarına -sus artık- öpücüğü kondurdu. Arkasını döndü ve odadan çıktı. 

-Bu da benim hayatım ve bunda da kararları ben veririm, dedi dişlerinin arasından Nil. Konuşarak ayrılmayı isterdi. Bunu en son denediği günden iyi hatıraları yoktu doğrusu. Değişiklik olur tatilleri, evliliği kurtarma çabaları ve terapistler tehdit, dayak ve psikolojik şiddete dönüşeli çabalamaktan vazgeçmişti Nil. Korkmuyordu ondan. Korktuğu, yeniden başlamaktı. Onun da ateşini içinde duyuyordu şimdi. Küçük bir bavul hazırlayıp çıktı evden.

Uçak Antalya’ya indiğinde, kendini bambaşka hissediyordu. Hemen bir taksi tuttu ve Demre’ye bağlı Üçağız kasabasındaki motele vardı. Tahta masadan oluşan resepsiyona doğru yürüdü. 

-Nil…

Barbun buğulama, midye tava, börülce salatası ve trileçeden oluşan akşam yemeğini, rakıyla güzelleştiren iki gençlik arkadaşı sabahın ilk ışıklarına kadar konuştular. İçkinin de etkisiyle ne var ne yoksa anlattı Sibel’e olanları. Sibel, arkadaşının arkada bıraktığı hayatı dinlerken, gıptayla dudaklarını ısırdı. Nil sedirin üzerinde uyuyakalırken, o da internetten Aslan Atabey’e ulaşabileceği bir telefon arıyordu.

 -Kalk…

 Bir an kocasının sesini duyar gibi oldu. 

-Kalk diyorum.

Kalktı Nil. Kocasının geniş omuzlarının üzerinden Sibel’e baktı. Aslan, ağzına geleni söylüyordu. Omuzlarından tuttu, sertçe silkeledi. Çenesini sıktı. Nil başını sallayıp kurtardı yüzünü ellerinden.

-Sen otur, giyinip geliyorum, dedi sakince.

Odaya çıktı. Henüz açmadığı çantasını sırtına geçirdi. Sessizce merdivenlerden indi. Yakındaki kasaba dolmuşlarının olduğu yere yürüdü ve kalkmak üzere olan ilk araca atladı. Başını camdan gözükmeyecek şekilde çantasına yaslayıp büzüldü. Dolmuş hareket etti…

İndi dolmuştan. Yüzüne sabah rüzgârı vurdu. Denize yakın küçük bir otele yerleşti. El örmesi battaniyesini kolunun altına alıp kumsala inmeye karar verdi. Kumların üstüne oturdu. Dalga seslerini dinledi. Hayatından değil, derisinden de sıyrılmıştı sanki. Zordu, sancılıydı ama her şeye değerdi. Yaşamak çok güzeldi…

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.