Aynı bankın üzerinde sessizce, geçen gemileri seyrediyorlar. Kadının omuzları düşük, bakışları yorgun, düşünceleri saçları gibi dağınık. Uzaklardan gün ışığı yaşlanmış çehresine gelip oturuyor. İlk tanıştıkları gün gibi aydınlanıyor yüzü. Yaşama sevincini kaybetmediği o güzel günler. Adamın dalgın bakışları, ışıkların aydınlattığı siluetinde. Yıllarca yaptıkları gibi birlikte susuyorlar. İki yabancı misali. Sessizliği, adamın çalan telefonu bölüyor. Banktan kalkıp kadının yanından hafifçe uzaklaşıyor. Kadın yitip giden yılların, geciktirilmiş sözlerin, gerçekleşmemiş hayallerin, kırılan heveslerin, tutulamayan ellerin, yaşanamamış sevgilerin peşinde.
Gözleri adamın üzerinde. Kırlaşmış saçlarına, yüzündeki derin çizgilerine, dudak kenarlarına ansızın gelip konan tebessüme bakıyor. Ayrılan yolların, sabahı olmayan gecelerin, yarım kalmış mutlulukların, enkaza dönmüş hayatların, kalmayan heveslerin en büyük takipçisi. Yıllar önce hayranlıkla baktığı adam kalbinin çok ötesinde. Konuştuğu kadar konuşmadıklarından da sorumlu. Yıllar içinde söyleyemedikleri için bir düğüm atmış içine kadın. Nefesi yetmiyor artık. Ilık havayı yavaşça ciğerlerine dolduruyor.
Adam gözlerindeki heyecanla kadının yanına usulca gelip oturuyor. Kalbinin sesi kulaklarında. Eski günlerdeki gibi. Yaşlanmış bedenine inat ruhu dipdiri. Keşkeklerin gölgesi düşmüş önüne. Parmağına geçirilen esaret halkasını boğazın mavi sularına bırakmak istiyor. Pişmanlıklarını da. Kadının ince, zarif parmakları adamın elleriyle buluşuyor. Sözcükler gökyüzündeki bulutlar gibi aradan çekiliyor. Boğazın büyüleyici güzelliği arka fonda onlara eşlik ediyor. Bulutlar süt kesiği gibi gökyüzüne itinayla dizilmiş. Havada dolanan martılar yakalayacakları kısmetlerin telaşında. Uzaktan minicik gözüken gemiler kavuşmaların, ayrılıkların, özlemlerin habercisi. Denizin yanındaki parkta çocuklar rengarenk balonların, anneler çocuklarının, baloncu evine ekmek götürme peşinde.
Uzaklara dalıp gidiyor kadın. Eski anıların tutsağı oluyor. Yüzünde çizgiler yerine umudun olduğu gençlik yıllarına dönüyor. Göz bebeklerine daha karamsarlığın oturmadığı zamanlar. Gözlerinin içi gülüyor. Hayata dair umutları capcanlı. Hayalleri iki kişilik. Sonraki yıllar belki üç belki dört. Sevdiği adamla mutlu olabilecekleri bir yuva istiyor. Adamın eli omzuna dökülen buklelerinde. Gelecek güzel günleri anlatıyor. Gidişini anlatmıyor. Anlatamıyor. Arkasına bile bakmadan kaçacağını, başkasıyla bir yuva kuracağını dillendirmiyor. Giderken yanında kadınında hayallerini götürdüğünü kimselere söylemiyor. Kadını kendi enkazıyla baş başa bırakıyor. Yıllar geçiyor. Her şey değişiyor, evriliyor. Mevsimler yer değiştiriyor. Kundaktaki bebekler okul çağına, daha dün sokakta oynayan çocuklar evlenme çağına geliyor. Hasta yataklarında yatan yaşlılar uzun bir yolculuğa çıkmayı bekliyorlar. Kadın aynı kalıyor. Bitkin, üzgün, yorgun.
Vazgeçişleri çoğalıyor. Saksıdaki çiçekten bile bir şey ummuyor. İlk önce kendinden, sonra hayattan vazgeçiyor. Varoluşunu sorgulamıyor artık.
Kadın adamın tuttuğu eli aniden bırakıyor. Önünden geçip giden hayata bakıyor. Aldanışlarına, kaybettiği yıllara, kalp kırıklarına, keşkelerine hayıflanıyor. Kuramadığı yuvaya, isteyip sahip olamadığı evlada hüzünleniyor. Işıltısını kaybetmiş göz bebekleri nemleniyor. Yanaklarından çenesine doğru gözyaşları hızlıca iniyor. Yıllarca aklından çıkmayan o gözlere son kez bakıyor kadın. “Elveda.” bile diyemiyor. Boğazında düğümleniyor kelimeler. Gökyüzünün maviliğinden destek alıp adamı arkasında bırakıp kararlı adımlarla hızlıca yürüyor.
Üzerinden yıllar geçse de yine aynı bankta oturan iki kişi. Göğün gri, puslu havasına aldırmadan inatla oturuyorlar. Yaşlı kadının omuzlarından kayıp giden şalını, bakıcısı düzeltiyor. Bakışları gençliğine çok uzak. Uzun uzun bakıyor denizin dalgalı, köpüren haline. Eski, deli hallerine benzetiyor. Aynı bankta yıllar önce onunla oturduğu zamanlar geliyor aklına. Adam çok uzaklarda artık. Sonsuz bir yolculukta. İstese de göremeyeceği bir yerde. Sadece rüyalarda. Kadın kavuşacakları günü iple çekiyor. Rüzgârın havalandırdığı şalı denize doğru uçuruyor. Kadın adamın hayaliyle gülümseyerek uzun uzun göğe bakıyor.