“DUR BAKALIM 2015 SENESİNDE HANGİ SEVİYEDE OLACAĞIZ? ONU BİR HESAPLAYALIM”
ALTAN ERBULAK
2020 yılından yazıyorum. Başkan, doğalgaz rezervleri bulunduğunu açıkladı.
(…) Kalabalığın arasından çıkan bir adam elindeki kartviziti kapıdaki görevliye uzatır: Şeyyy, bunu size vermemi istediler… Daha önce uzattığı kartviziti okuduğu hiç kimseyi içeri almayan görevli, göz attığı kartvizitte klasik bir istekle karşılaşır: Kart hamili yakınımdır, maça alınmasını rica ederim.
Karşısındaki adamı kovmadan önce ne olur ne olmaz diyerek kartın arka yüzünü çeviren görevlinin gözleri, okuduğu isim karşısında fal taşı gibi açılır: Beyefendi sizi Altan Erbulak mı gönderdi?
Bir arkadaşının eline kartvizitini vererek maça gönderen Altan Erbulak’tır. Görevli: Siz lütfen içeri buyurun diyerek ünlü sanatçının arkadaşını Basın ve Şeref Tribünü’nün kapısından içeri alır. Haliyle de elinde bir kartvizit olduğu halde maça alınmayanlar homurdanır. Kapıdaki adam sert çıkar: Duymadınız mı yahu, adam Altan Erbulak’ın yakını
O gün, kapıdan içeri giren adam Altan Erbulak’ın ta kendisidir!
Bir önceki Fenerbahçe-Galatasaray maçına giden Altan Erbulak, gazeteci kimliğiyle Basın ve Şeref Tribünü’nün kapısından içeri girerken aynı görevli tarafından durdurulur…
Ünlü sanatçı, ‘‘Ben Altan Erbulak’’ dese de görevli karşısında duran 1.64 boyundaki adama bakarak şunu söyler: Sahtekâr, koskoca Altan Erbulak böyle mi olur?
Altan Erbulak, tarihimizde, kendi kartvizitiyle kendine torpil yapan tek insandır!
Gömülü bir sanat eserine ne yazılabilir diye uzunca düşündüm. Yazacak ne varsa ellerimden alınmış bir sandalın öteki ucuna terkedilmiş gibi hissediyordum. Az önce beni gölün orta yerine getiren adam şimdi nereye kayboldu? Ebleh gibi bakınmak yerine geldiğim yere kadar ne için getirildiğimi düşünmeye oradan da etrafımda uzunca bezeli ağaçlara ve kendi nefesimden başka bir nefes alanın olamayacağını hissettiğim (Yanılıyorum, yalnız olamam) noktaya çektim kendimi. Sahne, bir sahnenin içinde ışıklar en tepede; bu yüzden ellerindeki biletleri az önce çantasına ya da bir çöp kovasına atıp gelmiş insancıkların yüzlerini seçmeniz mümkün değil gibi dururken ağaçların (Perde) oyuncu rüzgârı yemiş gibi hareketlenmesine odak kesilirsiniz. Sırasını bekleyen oyuncunun nefesini kontrol etme telaşıdır bu. Hoş geldiniz. Alkışın kıyamet gibi kopmasını hayal ederek koşuşturan sanatçı insancıklarla doludur arka taraf. Başka hiçbir beklentisi olmadan yola çıkan bu insanların tek derdi bir şey anlatabilme gayesindendir. Sadece alkış değildir de beklenen titiz bir oyuncu eleştirilmenin ne hikmetli bir iş olduğu kanısına çoktan varmıştır. Nerede neden es verdiği, repliklerin unutulduğu an nasıl toparladığını, karakterin içine ne kadar girebildiğini hepsini izleyiciden duymak ister. Bunu söyleyebilen seyirci elbette izleyici olmanın hakkını vermiştir. Aslında işin özü yalnızca tiyatroya ait olmayan işini hakkı ile yapanın tezahür ettiği silsileler zinciridir durum. Hayatının tüm alanını sanatın tek dalına değil yalnızca karikatürist ve aynı zamanda gazeteci olma yolunda geçirmiş bir adamın ne kuvvetli bir disiplini vardı acaba? Sanıyorum ki biz küçük işçiler yaptığımızın ne ehemmiyetli bir güç olduğuna farkına vardığımızda ilk sırrı çözeceğiz. Altan Erbulak, 11 Kasım 1929’da Erzurum’da doğdu. Bu bilginin önemsizliğinden ziyade kendisi 1979 yılında Metin Serezli ile birlikte “Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu”nu kurmuştur. Babası Binbaşı olan Altan Erbulak’ın annesi bir ev kadını, sevecen ve hoşgörülü kız kardeşi ile babasının atanması ile ilgili olarak, Anadolu’nun muhtelif şehirlerinden geçti. İlkokulu hemen her yılını farklı okullarda okudu. Ortaokulu Bakırköy Ortaokulunda bitirip, Işık Lisesi’ne yazdırıldı. Işık Lisesi’nde başarısız olup Akademi’nin resim bölümüne kayıt oldu. Cemal Tollu atölyesinde beş yıl öğrenim görmüş ancak çeşitli sebeplerle Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirmeden askere gitti onbaşı oldu. Erbulak, yarım bıraktığı okulunu çok sonraları, 1950’li yıllarda yeniden dönerek bitirmiştir. Bakırköy’de otururlarken Münir Özkul, Sadri Alışık ve Altan Karındaş ile trende gidip gelirken skeçler oynar komiklikler yaparmış.
İlk karikatürleri 1943 yılında Akbaba mizah dergisinde yayımlanmış, çizim kariyeri 194’ de Hergün gazetesinde Karikatürist olarak profesyonelce devam etmiş. Sonra Çocuk Haftası, Akbaba, Milliyet, Vatan, Akşam, Yeni Sabah gazeteleriyle Hafta, Yirminci Asır, Tef, Karikatür, 41 Buçuk, Dolmuş, Markopaşa, Taş, Doğan Kardeş, Pazar, Gırgır, Fırt ve Gümgüm gibi dergilerde devam etmiştir.
1946 ve 1989 yılları arasında ‘Taş Arabası’ ve ‘Altanca’ başlığı ile çeşitli dergilerde yazılar yazmıştır. Gazete ve dergilerde karikatür çizen Erbulak, ‘Kibar Hırsız’ ‘Cafer ile Hürmüz’ adlı çizgi romalarıyla ünlendi. Taş Arabası ve Yuki (Orhan Boran‘nın radyoda yarattığı tipi) dergi olarak çizdi.
Sahneye ilk defa 1955 yılında Cep Tiyatrosu’nda Bir Evlenme oyununda amatör olarak sahneye çıktı. Aynı yıl Altan Aşkın’la evlendi. Kızı Ayşe Erbulak doğdu. 1957 yılında Haldun Dormen‘le tanıştı. Bir kereliğine Küçük Sahne’de Dormen Tiyatrosu’nda Erol Günaydın ile “Teyzesi” adlı oyunda, kel bir uşak rolü oynadı ve bir daha tiyatrodan Kopamadı. Tiyatro haricinde karikatür dalında da başarılıydı.
1958 yılında ‘‘Yeni Sabah” Gazetesinde çalışırken bir hafta boyunca Medrano Sirki’nde palyaçoluk yaptı. Bir Başka Dünya adı altında Sirkteki günlerini kaleme alıp karikatürledi.
1962 yılında Dormen Tiyatrosu’nda “Ayı Masalı” adlı oyunda tanışarak Füsun Şahin’le 21 Şubat 1964 te ikinci evliliğini yaptı. Bu evliliğinden 20 Ekim 1975 te Sevinç Erbulak doğdu.
1970 yılına kadar Dormen Tiyatrosu’nda profesyonel olarak çeşitli roller oynadı ve bu arada birçok oyun yönetti. Misafir olarak Münir Özkul Tiyatrosu’nda, 1969’da İstanbul Devlet Opera Balesi’nde konuk oyuncu olarak Güngör Dilmen’in başyapıtlarından Midas’ın Kulaklarında ‘Berber Başını’ oynadı.
Altan Erbulak, Metin Serezli’yle kurduğu Çevre Tiyatrosu’nda ‘Yüzsüz Zühtü’, ‘Deli Deli Kulakları Küpeli’ oyunlarını sahneledi. Tiyatro ve sinema oyunculuğunun yanı sıra, skeç yazarlığı ve şovmenlik de yaptı. Ünlü bir ikilinin o yıllarda Beyoğlu-Şişli dışında tiyatro açması ilk defa gerçekleşiyordu. Tiyatrosunu kapattıktan sonra 1980’lerden başlayarak çeşitli tiyatro topluluklarında oyunculuk ve yönetmenlik yaptı. Güldürü tiplemeleri ve taklit yeteneği ile 1961’de İlhan İskender, 1982’de İsmail Dümbüllü ödüllerini kazandı.
BBC‘de televizyon eğitim kurslarına da katılan Erbulak, TRT için ‘Alıngan Gemisi’, ‘Deneme Televizyonu’ gibi programları hazırladı.
1982’de Egemen Bostancı’nın teklifi üzerine “Yedi Kocalı Hürmüz ”de Kekeme Berber’i oynadı. Son Baskın, Bana Gönül Bağlama, Yaman Gazeteci, Fosforlu Oyuna Gelmez, Güzel Bir Gün İçin, Yeşil Kurbağalar, Bülbül Yuvası gibi filmlerde rol aldı. Erbulak, gazetecilik ve tiyatroculuk alanında çeşitli ödüller de kazandı. Uzunca bir süre yalnız gazetecilik, karikatüristlik yaptıktan sonra Haldun Dormen’in Pangaltı’daki tiyatrosunda Necati Cumalı’nın “Her Evde Hır Var ”adlı oyununda görev aldı. Belli aralıklarla Maksim Gazinosu’nda şov yaptı.
İki kez daha tiyatro kurma girişiminde bulundu. Venüs Tiyatrosu’nda Erol Günaydın ile Bit Yeniği’ni adapte edip “Bit Yeniği mi?’’ Adı altında oynadı. Bir de Aksaray Köşe Başı Tiyatrosu’nda “Fehim Paşa Konağı”nı sahneye koydu, Yedi Bela Rasim adlı kabadayı rolünü de üstlendi. Fehim Paşa rolünü Mete İnselel oynadı. Salon Çevre Tiyatrosu sahibi Hasan Zengin’e aitti.1986 yılında Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı. ‘‘Yanımdaki Yatak’’ adlı oyun bir dram sayılırdı ve orada ilk kez ciddi, dramatik bir rol oynadığı için çok mutluydu. Seyirci ilk kez kendisine gülmüyordu. Anıları ‘‘Nalıncı Keseri ya da Ben Bir Yalancıyım’’ adlı bir kitapta topladı.
1 Mayıs 1988 yılında Dünyalar adlı oyunu oynadıktan sonra ertesi gün çıkacağı Almanya turnesinin hazırlıklarını yaparken 59 yaşındayken masası başında fenalaşarak ani bir rahatsızlık sonucu aramızdan ayrıldı. Sahnede öldü diyebiliriz. Ölümünden sonra Kocamustafapaşa’daki Çevre Tiyatrosu’na, Altan Erbulak Tiyatrosu; ayrıca İstanbul’da Eyüp Belediyesi tarafından da bu ilçe sınırlarında açılan yeni bir parka Altan Erbulak Parkı ismi verilmiştir.
Hadi Çaman Tiyatrosu’nda “Aziz Name’’ oyunu yönetti ve dekorunu yaptı. Dormen Tiyatrosu’nda “Puntila Ağa İle Uşağı Matti” dekorunu gerçekleştirmiştir. Çevre Tiyatrosu’nda teknik ekiple çalışır, başteknisyen Selahattin Ustay’la dekorları bir fiil sabahlara kadar boyar çıkardı. Tam bir teknoloji hastası idi en son çıkan cihazları kendisine ve tiyatroya hemen alırdı. Eskilerin alaylı dedikleri bir oyuncu idi. Ama İsmail Dümbüllü, Muammer Karaca ve benzeri ustalarla, usta çırak ilişkisini, ölünceye kadar sürdü.
Uzunca bir süre, yani 1962 yılına kadar Yeşilçam’da çok sayıda filmde rol aldı. Muhterem Nur en sevdiği film oyuncusudur. Çitlembik adlı birkaç bölümlük filmde yoksul, iyi yürekli köylü tiplemesiyle dikkati çekti. Feryat filminden sonra 1960’larda Filiz Akın’la film çekti. Bir filminde Gönül Yazar’la yatağa gireceği için sık sık yıkanır olmuştu. TV Çalışmalarını sıralamak mümkün değil. Çok sayıda program sundu. Tatlı Yiyelim Tatlı Konuşalım bunlardan biri yalnızca. Ahmet Üstel’in yazdığı parodilerde, özellikle Atılgan Ailesi’nde oynadı. Egemen Bostancı’nın müzikalleri televizyonda gösterildi. Bunlardan en renklisi Sezen Aksu Aile Gazinosu idi. Yılbaşlarında skeçler yaptı. Televizyona tutkundu. Bilen Şoför Kazanıyor Halit Kıvanç ile birlikte uzun yıllar sundu. Bu programda moral hocası oluyordu, soruları Halit Kıvanç soruyordu.
Yıllar önce sinemalarda çok iş yapan Türkiye’de “Yavru ile Kâtip” adıyla tanınan ve 1970’li yıllarda sinemalarda yaygın olarak gösterilen İtalya yapımı bir film serisinde “Kâtip” karakterini Altan Erbulak seslendiriyordu. “Yavru” karakterinin Türkçe dublajını ise Erol Günaydın yapıyordu.
Evlilikleri :
1955 yılında Altan Aşkın’la evlendi.1957 yılında Kızı (Altan)Ayşe Erbulak doğdu. 21 Şubat 1964’te Füsun Şahin’le ikinci evliliğini yaptı. Bir dönem eşinden boşandıktan sonra, Altan Erbulak ile yeniden evlendi. Bu evliliğinden 20 Ekim 1975 te Sevinç Erbulak doğdu.
Ölümünden sonra adına, eşi Füsun Erbulak, kızları Ayşe ve Sevinç Erbulak tarafından yılın başarılı oyuncusuna verilmek üzere “Altan Erbulak Ödülü” konuldu.
Ödülleri :
Ekspres Altın Heykel 1969
Ekspres Altın Heykel 1970
Ekspres Altın Heykel-Yılın en iyi erkek tiyatro sanatçısı 1971
İsmail Dümbüllü 1982-1983 yılının en başarılı sanatçısı
Gazeteciler Cemiyeti- Türk Spor yazarları Derneği
Spor Yazılarında 25.Yıl 1971
Rol aldığı bazı tiyatro oyunları:
Dünyalar – Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu
Yanımdaki Yatak – Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu
Bit Yeniği mi – Dormen Tiyatrosu
Her Evde Hır Var – Dormen Tiyatrosu
Yedi Kocalı Hürmüz
Kim Kime Dum Duma
Nalınlar – Çevre Tiyatrosu
Olur Böyle Vakalar – Çevre Tiyatrosu
Işıklar Neden Karardı – Çevre Tiyatrosu
Yüzsüz Zühtü – Çevre Tiyatrosu
Midas’ın Kulakları – Devlet Tiyatrosu
Fehim Paşa Konağı Aksaray Köşebaşı Tiyatrosu
Ayı Masalı – Dormen Tiyatrosu
Teyzesi – Dormen Tiyatrosu
Dün Gece Yolda Giderken Çok Komik Birşey Oldu
Sokak Kızı İrma
Şahane Dul
Bugün Git Yarın Gel
Kamp 17
Cengiz Han’ın Bisikleti
Benimle Oynar mısınız?
Zafer Madalyası
Oyuncakçı Dükkânı
Son Baskın
Güzel Bir Gün İçin
Rol aldığı bazı sinema filmleri:
1987 Güneşten De Sıcak
1987 Sarı Güneş
1987 Homodi
1984 Gülümseyen Dünya
1981 Deliler Koğuşu
1980 İbişo
1967 Bir Annenin Gözyaşları
1965 Bozuk Düzen
1965 Güzel Bir Gün İçin
1965 Bilen Kazanıyor
1963 İki Gemi Yan yana
1963 Barut Fıçısı
1963 Ölüm Pazarı
1963 Cici Can
1962 Fosforlu Oyuna Gelmez
1962 Yumurcak Faka Basmaz
1962 Bardaktaki Adam
1962 geçti Buranın Pazarı
1962 Şeytan Bunun Neresinde
1961 Bülbül Yuvası
1961 Seni Benden Alamazlar
1961 Yaman Gazeteci
1960 Yeşil Kurbağalar
1959 Feryat
1958 Çitlembik
1958 Bana Gönül Bağlama
1957 Gelin Ayşem
1988 yılında gittiği turnede sahnede yaşamını yitirmiştir.
Çok sevgili Sunay Akın’ın tabiri ile Altan Erbulak, tarihimizde kendi kartviziti ile kendine torpil yapan tek insandır!
Yazan – Derleyen: Pınar ÇAKMAKLI