AYLAK DERGİ

NEDİM SABAN

KÜÇÜK SAHNE, BÜYÜK  SESSİZLİK!

Kent kültürünün son kayıplarından olan Küçük Sahne’nin kapanması konusunda sanat çevrelerinde tuhaf bir sessizlik var. Buna öğrenilmiş çaresizlik mi demek gerek?Belki de kayıplarımıza alıştık! Karaca Tiyatrosu, Emek Sineması, Alkazar Sineması, Yeni Melek, Saray Sineması derken bir tiyatronun daha kapanmış olmasını yadırgamıyor olabiliriz. AKM, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu gibi eylemlerin etkisiz olduğunu düşünerek yılmış ya da BertoltBrecht’in Galileo oyunundaki kahramanında öne çıkardığı son derece insani  olan korkularımıza yenilmiş olabiliriz. Öte yandan,sözgelimi İnci Pastanesi’nin kapanmasına tepki verince  üzerine “elitist” bulunan ve her fırsatta şehirliliği eleştirilen bizler, alternatif olarak göçebe kültürü ve üçüncü dünya ülkesi görünümündeki sokak sergileri, taklit markalar, kökenini Osmanlı’ya dayandırma merakıyla parlak vitrininde kuruluş tarihini öne çıkartan tatlıcılar, köle ticareti görünümü veren pavyonların arasında Küçük Sahnemizi konumlandırmakta güçlük çekiyor da olabiliriz.

Beni tüm bu olasılıklar kadar korkutan başka bir şey ise hafıza kaybı! Bu nedenle,  bu yazıda doktora tezim için de incelemekte olduğum Küçük Sahne’nin tarihi önemine değinmeyi seçtim. Sessizliğimizin dilimizden değil, hafızamızdan kaynaklandığını düşünerek,  belki Emek Sineması kadar yakından bilmediğimiz için kapanışına kayıtsız kaldığımız sahnemizle ilgili bazı bilgileri kentin belleğine geçirelim istedim. Akademik araştırmam sırasında ben de dayanamayıp, sanatçı olarak Küçük Sahne’yi oradaki meşhur ayna üzerinden anlatan nostaljik bir performansla dillendirdim. Ancak,  şu aşamada bellek kaybını önlemenin, ağıt yakmaktan daha önemli olduğuna inanıyorum. 

Küçük Sahne, Cumhuriyet’ten sonra yapılmış en eski tiyatromuzdur. Yavuz Pekman “Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları” adlı kitabındaKüçük Sahne’nin önemini  “ İstanbul’da oda tiyatrosu formunda yapılan ilk tiyatro mekânlarının en önde gelenidir. Bu yapısal öneminin yanı sıra, özel teşebbüs tarafından desteklenen ilk ödenekli tiyatro olma özelliğini taşıyan topluluğun ilk ürünlerine sahne olması bakımından tiyatro tarihimizde kayda değer bir sayfa da açmıştır.“ diye vurgular. 

Küçük Sahne, 13 Nisan 1951’de Muhsin Ertuğrul’un yönetiminde Fareler ve İnsanlar   oyunuyla perdesini açar. Açılış gecesinde perdeyi Muhsin Ertuğrul çeker ve Türk Tiyatrosu’nda  ayrıca “perdeci” ünvanını kazanır.  İlk kadroda Şükran Güngör, Kamuran Yüce, Cahit Irgat, Münir Özkul, Sadri Alışık, Mücap Ofluoğlu, Nuri Altınok, Sami Ayanoğlu, Mümtaz Ener,Nevin Akkaya, Zeynep Sırmalı vardır.Daha sonraların kadrosuna  Heyecan Başaran,Agah Hün, Lale Oraloğlu, Altan Karındaş, Haldun Dormen, Nur Sabuncu, Asuman Korad gibi  isimler katılır ve Onikinci Gece, Babayiğit,, Montserrat, , Hamlet, Godot’yu Beklerken, Yaz Bekarı gibioyunlar oynanır. Türkiye’nin ilk kadın Hamlet’i Nur Sabuncu tarafından Küçük Sahne’de oynanır. Godot’yuBeklerken  oyunuyla da alternatif tiyatro tarihimizde ilklerden sayılabilecek önemli bir deneme gerçekleştirilir.  

Muhsin Ertuğrul’un 1954 yılında ayrılmasından sonra kadrodaki isimlerin ortaklığında bir işletme modeli denenir. Ancak 1956’da Yapı Kredi Bankası’nın desteğini geri çekmesiyle, ortaklar dönemi de biter. Bu karar aynı zamanda devlet ve belediyeler dışındaki özel kurumların sponsorluğunda kurulan bir yapının da çökmesi demektir. 

Küçük Sahne artık, sadece seyirci desteğiyle yürüyecek ve kaderine terk edilecektir. Zaman zaman kapalı kalacak olan sahnede, yıllar içinde 16 farklı tiyatro perde açacak, bazılarının ömrü sadece bir sezon olacaktır. Dormen Tiyatrosu altı, Gülriz Sururi/Engin Cezzar Tiyatrosu üç, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu dokuz, Sadri Alışık Tiyatrosu ve Ortaoyuncular on yılın üzerinde aralıksız perde açacaktır.

A.B.D’de eğitimini tamamlayıp, Muhsin Ertuğrul’un  Küçük Sahne’deki kadrosuna katılan ve Cinayet Var, Hamlet, Montserrat oyunlarında rol alan Haldun Dormen, 1955 yılında  Kadıköy’de kurduğu ve ilk oynadığı Papaz Kaçtı  oyunuyla daha çok turne tiyatrosu gibi sürdürdüğü Dormen Tiyatrosu’nu Küçük Sahne’de köklendirmiştir. 

Dormen Tiyatrosu, 1957/62 yıllarında Küçük Sahne’de  Teyzesi, Kamp 17, HeddaGabler, Ben Bir Fotoğraf Makinesiyim, Duvarların Ötesi, Benimle Oynar Mısın, Fare Kapanı, Cengizhan’ın Bisikleti, Gazebo, Samanyolu, Zafer Madalyası, Kırkından Sonra, Taşra Kızıgibioyunlarını  burada oynamışlardır. Küçük Sahne’nin altındaki Atlas Sineması’nda da Sokak Kızı İrma ve Pasifik Şarkısı müzikalleri oynanarak, İstanbul Tiyatrosu’nda ilk kez Batılı müzikal örnekleri sergilenmiştir.

Dormen Tiyatrosu’nun Küçük Sahne yıllarında sahneye çıkan onlarca önemli oyuncu vardır. Erol Keskin, Metin Serezli, Altan Erbulak, İzzet Günay,Erol Günaydın, Fikret Hakan, Yılmaz Gruda,Ulvi Uraz, Gülriz Sururi, Tunç Yalman,TuncelKurtiz, Cahit Irgat, Cahide Sonku,Şirin Devrim, İlhan İskender, Necdet Aybek, Turgut Boralı, Bilge Zobu, Şükran Akın, Madelet Tibet, Yıldız Alpar,Altan Karındaş, Sezer Sezin, Yılmaz Köksal, Saadettin Erbil,  Özen Tutucu, Zerrin ArpaderrinArpad bu isimlerden sadece bazılarıdır. Duygu Sağıroğlu ise dönemin pekçok oyununa imza atan tasarımcısıdır.

Nisa Serezli, ilk kez Dormen Tiyatrosu’nda Küçük Sahne çatısındaprofesyonel olmuş, Engin Cezzar ilk rejisini burada gerçekleştirmiş, Gülriz Sururi Batılı anlamda tiyatroya burada yüzünü çevirerek , yıldızlaşmış, Cahide Sonku ve Cahit Irgat burada sahneye dönmüş, Ulvi Uraz uzun bir tutukluluk döneminden sonra sanat hayatına tekrar Dormen Tiyatrosu çatısı altında Küçük Sahne’de başlamıştır. 

Dormen Tiyatrosu’nun 1962 yılında Ses Tiyatrosu’na taşınmasının  ardından, Gülriz Sururi/Engin Cezzar Tiyatrosu’nun kuruluşuna tanıklık eden Küçük Sahne’de sırasıyla Gülriz Sururi/Engin Cezzar Tiyatrosu (1962/64), Ulvi Uraz Tiyatrosu (1964/66), Mücap Ofluoğlu Tiyatrosu (1966/70), Ayfer Feray Tiyatrosu (1970/71), Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu (1972/80) , Zeliha Berksoy Tiyatrosu (1973/74), Dostlar Tiyatrosu (1977/78), Ortaoyuncular (1980/91), Lale Oraloğlu Tiyatrosu (1983/84), Aydemir Akbaş Tiyatrosu (1983/84), Tiyatro Ayna (1990), Nokta Tiyatrosu (1991), Bizim Tiyatro (1994), Salih Kalyon Tiyatrosu (1994), Sadri Alışık Tiyatrosu (1997/2008) bazen tek başına, bazen birbirleriyle dönüşümlü olarak perde açmışlardır.

Türkiye Tiyatrosu’nda mihenk taşı olmuş Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (Ulvi Uraz Tiyatrosu), Hababam Sınıfı (Ulvi Uraz Tiyatrosu), Ferhangi Şeyler (Ortaoyuncular), İçinden Tramvay Geçen Şarkı (Ortaoyuncular), Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı (Ortaoyuncular), Rossenbergler Ölmemeli (Dostlar Tiyatrosu), Asiye Nasıl Kurtulur(Dostlar Tiyatrosu), Deliler Boşandı (Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu) v.b Küçük Sahne’de prömiyer yapmıştır.

Dönem dönem kapalı kalan Küçük Sahne’yi Ortaoyuncular, 1980’de restore etmişler, tekrar Münir Özkul, Zeliha Berksoy, Erol Günaydın gibi ustaların sahneye dönmesini sağlamışlardır. Küçük Sahne’nin otuzuncu yılı (1981) Ortaoyuncular tarafından, Mücap Ofluoğlu ve Suzan Uztan’ın yeniden sahneye döndükleri Eski Moda Komedya  oyunuyla kutlanmıştır. Ancak  binanın satılmasının ardından yeni sahipleri Banker Kastelli, 9 No’lu Tasfiye Kurulu ve Kültür Bakanlığı ile mahkemelik olmuşlardır. Ferhan Şensoy, Küçük Sahne için özel olarak  Kiralık Oyun’uyazmış ve tahliye sürecine sahne üzerinden direnmiştir.Küçük Sahne, 1994 yılından 1997’ye kadar kapalı kalmış, dönemin Kültür Bakanı Müsteşarı Gülşen Karakadıoğlu’nun çabalarıyla yeniden açılmıştır.

Çolpan İlhan, Küçük Sahne’de uzun yıllar oynayan Sadri Alışık adına Sadri AlışıkTiyatrosu’nu Küçük Sahne’de kurmuş, daha sonra Kültür Bakanlığı’nın bu tiyatronun da  tahliyesini talebi üzerine, DevletTiyatrosu’na geçmiştir.Devlet Tiyatrosu, repertuarındaki oyunları Küçük Sahne’ye de taşımış ve 5 Mayıs 2018 günü Küçük Sahne serüvenini noktalamıştır.

5 Mayıs 2018’de kameraman bir arkadaşımla oradaydım. Perdenin kapanmasına ve bir tarihin yok oluşuna tanıklık ettim. Ne acıdır ki, benzer bir olayı 31 Mart 2008’de Muhsin Ertuğrul Sahnesi Cep Tiyatrosu’nda oynanan “Geçmişten Gelen Kadın” oyunuyla da yaşamıştım.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi yenilendi,  Küçük Sahne’nin kaderi ise belirsiz! Belki bir sinema müzesine dönüştürülecek… Ancak sinemaları yok edilmiş bir caddede sinema müzesi açılması, Küçük Sahne’de oynanan “Godot” gibi absürd oyunlar kadar absürd olacak!

#KÜÇÜKSAHNEKAPANMASIN

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.