PERRUŞ, YA DA BİR OKUL OLARAK, PERRAN KUTMAN
2004 yılının sanıyorum, Eylül ayıydı. Gizli bir numara tarafından arandım. Normalde açmam ama nedense açtım. Meğer o telefon, benim yeni bir eğitim dönemine başlamamın habercisiymiş.
Sevgili Gani Müjde, senaryosunu yazdığı ve 3.sezona başlamış olan “Hayat Bilgisi” için yeni bir karakter arıyormuş, beni önermişler. Neyse, davet ettiler. Gittik görüştük, anlaştık…
Perruşla karşılaşmam hem heyecanlı hem tedirgin edici hem de büyük mutluluktu. Belki yeni kuşak genç arkadaşlar bu yazdıklarımı anlayamayabilirler ama gerçekten öyleydi. Düşünsenize, mesleğinizin gerçekten büyük ustalarından biriyle karşılaşıyorsunuz, yetmiyor, onunla aynı projede çalışıyorsunuz ve dahası, o projede başarılı oluyorsunuz. Bir oyuncu daha ne ister ki?
Ben, Hayat Bilgisi dizisine 63.bölümde başladım. O tarihte-çoğunluğu tiyatro sahnesinde olmak üzere-25 yıllık profesyonel oyuncuydum. Eh! Az bir süre de değil hani…İnsan mesleğiyle ilgili her şeyi bildiğini, öğrendiğini zanneder ama öyle değilmiş işte. Öğrenmeye açık bir gözle bakınca, her yaşta, her aşamada öğrenilecek çook şeyimiz var. Kiminden nasıl olunması gerektiğini. Kiminden de nasıl olunmamasını gerektiğini öğreniriz. Bu yalnızca, sanatla, oyunculukla ilgili değil. Hayatın ta kendisiyle de ilgili.
Ben Perruş’tan çok şey öğrendim. Benim için hem bir dost hem de okul oldu. Kimi zaman tatlı bir dille eleştirdi ama çoğu zaman övdü. Yeteneksiz, ifadesiz oyuncular için kullandığı “Annen öldü Sabiyat, Piyango çıktı Sabiyat” tabirini hala okulumuzdaki öğrencilerimize anlatırım.
İyi ki varsın Perruş, iyi ki bu topraklarda doğdun. İyi ki yollarımız kesişti. Ömrün uzun olsun…