Beni kurşuna dizdiler.
Gözlerimden zeytin tanesi kanlar,
Yanaklarıma süzülürken öldüler.
Bir rahat yüzü görmedi hiçbiri,
Hep hüzün hep keder.
Aradığını bulamadı hiçbir haritada.
Büyüdükçe büyüdü o noktada sen.
Beni kurşuna dizdiler,
Şakağımdan damladı hasret.
Avuçlarımla temizlerken dondular.
Bomboş kaldı sadece seni sevmek için var olan o eller.
Dokunmaya fırsat yok artık farz et.
Saçlarını taradığım tarak kırık,
Aynam buğulu,
Zamanla savaşarak biriktiğim kusurlu anılar.
Beni kurşuna dizdiler,
Dizdiler de kaç kurşunluk canım var sormadılar.
Bir vurup, bir daha vurdular, bir daha, sonra bir daha.
Saymaya yetişemedi ölmeden önceki o ben.
Yıllarım izinsiz çalınmış,
Hissetmemişim.
İnsan sevdiğinden kuşku duymazmış.
En zehirli yılan bile su içerken dokunmazmış,
Suyu boğazımda bıraktılar,
Yılandan daha zehirli insanlar varmış.
Bilemedim…
Beni kurşuna dizdiler.
Mazgallarda siren sesleri, gürültülere açık ara fark atmış.
Düşüncelerimdeki gözleri kapatmak istedim o an.
Aslında hiç açmamışım o gözleri, ecelle cebelleşirken anladım.
Tırnaklarımın ucuna ucube bir dokunuş süzüldü,
Burnuma değen keskin kokudan anladım.
Şiirlerim hep yarıda kalmış,
Tamamlanmış sanmışım.
Beni kurşuna dizdiler,
Çok sözcüğü çaldılar dilimden,
Soğuk mevsimlerde sarılmamış yaralarım kaldı.
Aldandığım öykülerin kahramanları sadece masallardaymış,
Oysa gözlerim çok şey anlatıyor sandım.
Baharda sevinci,
Ağustosta böceği,
Yediğim kurşunları,
Gamzemizde ateşi…
Beni kurşuna dizdiler,
Üzerimde beyaz gömlek varmış,
Kirlenince anladım.
Beni kurşuna dizdiler,
İki kurşunluk canım varmış,
Anlamalıydınız…
Anlamadınız…
Metin BİRCAN