Rüyalarımı adadığım ağaçların dalları,
Bir şiirden uçuşan, bozguna uğramış̧ kuş yuvaları…
Saçlarımın telleri kadar inceymiş̧ bu güz.
İnceliğinden mi kırılır insan her patikada?
Yükselince alevler fezamın yedinci katına,
O büyük ormanlardan geriye ne kalır?
Kaburgalarımdan akıp giden sesinin aksiyse,
Beni hangi sular söndürür artık, söyle?
Bu günahkâr, ufacık, ak ellerime,
Cinlerin düğüm attığı tarumar bahçelerime,
Havva Ana’dan al bir vasiyet kalır.
Düşse gökten üç elma
Payıma kırağı yemiş̧ bir kuru dal kalır…
Bırakıp karsında titreyen ellerimi öylece,
Tuttuğun eller çıkar düşlerimin kerevetine.
Darısı değil de bu vurgunun,
Ağrısı göğsüme bin yıl yas kalır…
İşte bu yüzden sevgilim;
Tam da bu yüzden,
Giderken beni “yavaşça” yüzüstü bırak,
Ruhun bile duymasın, hoşça kal.
Uykularımız, kursağımda bir yumru ağı kalır…