BİZ
Bir süredir fark ettim ki şarkılarımda veya yazılarımda sık sık bir “biz”den söz ediyorum. Bazen bu “biz” adına konuşuyor, bazen bu soyut çoğul özneye atıfta bulunuyorum. İyi de kim bu “biz”? Ne yer, ne içer, nerede yaşar? “Biz” soyut kategorisi kimleri içine alır, kimleri dışarıda bırakır? Daha da önemlisi ben kimlerle kendimi “biz” hissediyorum? Bu sorulara yanıt ararken oturup, bu “biz”in bulabildiğim özelliklerini içeren bir liste yapmaya karar verdim. Listeyi yaparken eğlenmedim desem yalan olur. Fakat bitirdikten sonra bütününe baktığımda, ortaya hazin bir özellikler kümesi çıkarmış olduğumu görüp karamsarlığa kapıldım. Bu duyguyu üzerimden atmamın tek yolunun listeyi birileriyle paylaşmak olduğuna karar verdim. İşte:
Kimiz biz?
Biz, trafik tıkanır tıkanmaz emniyet şeridine giremeyen, beyninde, bilinmedik bir zamanda, anlamsızca bir sosyal sorumluluk mekanizması kurulmuş olan talihsizleriz.
Biz, kuyrukta öne geçemeyen, dirsek dirseğe itişmekten utandığı için açık büfede aç kalanlarız.
Biz, tepsideki son baklavayı, salatadaki son domatesi yiyemeyip, inisiyatifi karşıdakine bırakanlarız.
Biz, oyunlardan çekilen, iyi olduğumuz konularda bile ortalamaymış gibi yapanlarız.
Biz, soru sormadan edemeyen, umarsızca yazıya, söze, kitaba, şiire ilgi duyanlarız.
Biz, korkak olduğumuz hâlde doğruyu söylemekten geri duramayan ve çoğu kere istemeden kahraman olanlarız.
Biz, paramız olsa da zengin, aç kalsak da fakir olamayanlarız.
Biz, silah nedir, iktidar nedir bilmeyen, bu yüzden hep ölenleriz.
Biz, “Kanarya Sevenler Derneği”nden, en emperyal devlete kadar, iktidar sahiplerini kederle seyredenleriz.
Biz, Auschwitz’de yakılan Yahudi, Gazze’de bombalanan çocuk, My Lai’de ölürken çocuğuna sarılan anneyiz.
Biz, Santiago Stadı’nda parmakları kırılan Victor Jara, Hiroşima’da salıncakta kolan vururken buharlaşıveren “Kız Çocuğu”yuz.
Biz, hâlâ pamuk toplayan Joe’nun, New Orleans’ta beyaz polislerce hâlâ kolayca öldürülüveren torunuyuz.
Biz, Rusya’da mafya tarafından seks kölesi yapılan “Nataşa”yız.
Biz, sokakta polisten, okulda öğretmenden, evde anadan/babadan/ağabeyden/kocadan dayak yiyeniz.
Biz, Sting’in şarkısında bahsettiği “kırılganız”. Leonard Cohen’in şarkısında dediği gibi, “savaşın bittiğini ve iyilerin çoktan kaybetmiş olduğunu” bilenleriz.
Biz, kulağının üstüne yatamayan, bilmeden edemeyen, bir türlü kör bir inançla kendini avutamayanlarız.
Biz, Marx’ın “ya sosyalizm ya da barbarlık” öngörüsünde, düşünmeden “sosyalizm” diye haykıracak olan, ama bu sorunun asla sorulmayacak olduğu kişileriz.
Ve en önemlisi şu ki dostlar, korkarım biz, gitmekte olanız.