Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, ekibi ve ailesi; benim için bir anıdan daha fazlası… Neredeyse hayatımın tamamında var oldu. Çocukluğumdan beri izlediğim; Gazanfer Amca dediğim Gönül Hanım dediğim kişiler aslında baba dostudur. Hatta Gönül Hanım hep bana: “Niye bana Gönül Hanım diyorsun? Teyze desene!” demesine rağmen benim için, ailemiz için o Gönül Hanım’dır. Tiyatro camiasının içinde de hep -Gönül Hanım- olarak geçer. Onlarla ilgili anılarımda; yaşamım boyunca çıkarttığım çok ders var.
Önce Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’ndan biraz bahsetmek isterim. Benim için onların tiyatrosu, başlı başına bir ekoldür ve tiyatrolarına gösterdikleri titizlik hep örnektir. Mesela şunu hiç unutmam; Gazanfer Özcan oyun öncesi ve oyun arasında kuliste kadın oyuncuların örgü örmesini yasaklamış. Bunun üzerine onlardan Gazanfer Özcan’a saygılı bir biçimde “Biz oyalanıyoruz” tepkisi de gelmiş. Aslında öyle güzel bir ders ki bu! Sahneye çıktığınızda kıyafetlerinizde o örgüden, o yünden bir şeyler kalabilir ve bu seyircinin dikkatini çeker. Halbuki o kadın, karakter icabı örgü ören bir kadın değildir ve bu yüzden seyircinin dikkati dağılabilir. İşte! Oyunlarına bu denli titizlik gösteren, detaylarla ilgilenen örnek olan, bir tiyatrodur Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu… Sahneye çıktıkları andan itibaren Gönül Hanım ve Gazanfer Özcan oynadığı her oyunda muhteşem bir performans üstlenirlerdi. Timing ustalığı, hiç abartmadan, küçük küçük oyunlarla güldürmeleri, bana ve tüm seyircilere; bir sihrin içine dalıp, belki onlarca defa seyrettiğimiz aynı oyunu sanki yeniden izliyormuş duygusu yaratırdı. O yüzden Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nu izlemediyseniz, bir tiyatro sever olarak eksik kalmışsınız demektir. Sadece televizyon performansına bakıp izleyip de hayranı olanlar kim bilir onların tiyatro oyunlarını izleselerdi, neler düşünürlerdi?
Benim çocukluğum onlarla birlikte geçti. İzmir Fuarı’na gittiğimiz zaman ben daha çocuk yaşlarımdayken onların kaldığı otelde ablam dediğim Fulya Özcan ile kalırdım. Benim de onların kaldığı otelde kalmamı çok arzu ederlerdi. Özcan Ailesi ve Tiyatrosu ile aynı atmosferi paylaşmak benim için hayal gibiydi, çok mutlu olurdum. Akşam, oyuna dönüş vaktinde Allah rahmet eylesin Sümer Tilmaç beni, bizim tiyatroya bırakır, babamlara emanet eder, sonra o kendi tiyatrosuna döner, oyunlarını oynardı İzmir Fuarı döneminde…
Çocukluğumun geçtiği hayran olduğum bugünkü Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nun sonrasında da oyuncu olarak, televizyon dizisi “Hüsnü Kuruntu” da oğulları rolünü oynadım. İlk teklif geldiğinde gerçekten çok heyecanlanmıştım. Beni bir okuma provasına aldılar. Gönül Ülkü, Gazanfer Özcan, o efsanevi Kuruntu Ailesi kadrosu, yönetmeni Ülkü Erakalın ve Zihni Küçümen de vardı, Allah rahmet eylesin. Okuma provasından sonra Gazanfer Amca hiç unutmam: “Behzat tamamdır, sen bundan sonra dizide oğlumsun.” Dedi. Bu da benim için ayrı bir mutluluktur. O dizi de benim hayatımda önemli bir dönüm noktasıdır. O dizide ve o ekiple birlikte oynadığım için kendimi şanslı sayarım. Bu da benim için unutamadığım anılarımdan biridir.
Yaz günleri, hep birlikte İzmir Akkum’a veya Nebioğlu’na denize gidilirdi. Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Nejat Uygur Tiyatrosu, Zeki-Metin, o zaman gençler, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun ilk yıllarıydı. Nisa Serezli’ler, Altan Erbulak Tiyatrosu, bütün bu ekipler aynı plajlara giderdi. Oradaki gırgır şamatanın ve muhabbetin tadına doyum olmazdı. Gazanfer Özcan’la Bahri Beyat’ın tavla partileri, Nejat Uygur, Nejla Uygur, Gazanfer Özcan’ın, Gönül Ülkü’nün karşılıklı yaptıkları şakalar unutulmaz bir anı olarak kaldı. Bizim bugün tiyatrocu olmamıza etken olan anılardır. Onların o dostluklarını, arkadaşlıklarını, tiyatroya olan saygılarını ve sevgilerini görüp onların uyguladığı tiyatro kurallarıyla tiyatromuzu sürdürmeye çalışıyoruz.
Onları her zaman saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. Mekanları cennet olsun.