Babam Gazanfer Özcan ile ilgili o kadar anım var ki! Şimdi yıllar geçince birdenbire bulamıyor insan… Benim için en unutulmaz olanı;
Bir gün ne olduysa antre beklerken yani sahneye çıkmayı beklerken fenalaştım başım döndü falan. Babam da orada odada sıra bekliyor böyle aramızda iki üç metre var. “Ne oldu?” Diye sordu. “Bilmiyorum baba, başım dönüyor bir tuhafım” Dedim. “Senin roldeki adın ne?” Diye sordu. “Nurten” Dedim. O anda tiyatroda oynadığım rolün adıydı. “Fenalaşan kim?” Dedi. “Ben” Dedim “Fulya”. “Demek ki Nurten fena değil gayet iyi o gayretle içeri girmeni bekliyorum” Dedi. Hakikaten içeri girdim ve geçti.
Ben düşene çok gülerim. Babam da bunu biliyor. Hakikaten elimde değil. Oyuncunun ismini vermek istemiyorum. Tabi seyircinin görmediği bölümden biz merdivenlere çıkıyoruz güya iniyoruz gibi yapıyoruz. Yani izleyici onu görüyor. Arkamda bir oyuncu var rahmetli Toygun Ateş. Önümdeki oyuncu ne olduysa birden takıldı, seyirci de bunu gördü. Paldır kültür aşağıya uçmaya başladı. Tabi ben başladım gülmeye, belli etmeyeyim diyorum ama omuzlarım falan sallanıyor. O anda da sahnede 4 erkek bir de ben varım tek kadın olarak. Kısa bir sahneydi. Babam sahneden beni attı. Yani attı derken hani rolün ismi neyse işte Ayşegül müydü? Neydi. Evin kızıydı. “Sen çık dışarı” Dedi. Onu unutmuyorum. Yine aklıma gelen başka bir anım; benim tiyatro ile hiç ilgim yoktu. Yabancı okulda okuduktan sonra hostes olmak istiyordum ama babam bunu hile ile bir şey ile bozdu. Bu şekilde tiyatroda hastalanan birinin yerine geçmiş oldum. Gidiş o gidiş… Gelecek sezon başlıyordu, yeni oyun oynanacak. Herkes heyecan içinde bacakları titreyenler, elleri titreyenler, ağzı kuruyanlar… Bir şeyler oluyor. Babam da çok heyecanlı… “Sen nasılsın?” diye sordu. “Gayet iyiyim, bir şey yok” Dedim. “Ay! Heyecanlı değil misin içeriye gireceğin için?” Dedi. “Yok” Dedim. “Aaa! Demek sen daha oyuncu olmamışsın” Dedi. Hakikaten ondan sonraki senelerde ilk üç dakika sahnede -o sene dışında- bacaklarım titriyordu. Babam: “Bak ben sana demedim mi? Herkes bir gün tadar bunu” Demişti.
Bir tane başka anım da; ikinci perde başında babamın karısını oynayan kişi ile -burada isim vermek istemiyorum- bir sahnemiz vardı. Babam da mutlaka sigara içer, kadın gitmiş onun odasında gayet güzel sigara içiyor. Babamın gelmesine de beş dakika falan var. Kadın sustu ben de sustum. Çünkü ben tecrübesizim karşımdaki kişi çok tecrübeli… “Evet” Diyorum sadece “Evet. Sonra babam içeriye geldi, odasında bir tuhaflık olduğunu sezmiş. Şimdi camlar gerçek değil ya neredeyse, canım babam, bir tanem benim, içeriye uçtu. O gün de benim arkadaşlarım vardı anlamışlar bunu yani… “Bir şey oldu da Gazanfer Bey geldi” Diye. Sonra bana değil diğer hanıma çattı. “O acemi daha sen tecrübelisin, nasıl bir şey insan orada masal anlatır yine anlatır? Dedi. Çok kısa bir anım daha var. Babamın o gün sesi kısık, iğne yaptırdı. Salon ful dolu, ilk sahneyi bir hareketle açtı, bir dakika geçti, üç dakika geçti, beş dakika geçti. Konuşmalar durdu, ben kapıdan bir baktım; babamın sesi çıkmıyor. Gözleri dolmuş, seyirci kalabalık… O gün unutmuyorum anonsu ben yaptım. “Biletlerinizi iade edebilirsiniz” Diye… O salonun büyüklüğüne göre toplam elli tane iade olmadı. Böyle bir sevgi almış.
Bir de yine babam tek başına salonda konuşuyor. Bir şey yaptı belli ki, seyirci katılıyor gülmekten ama biz göremiyoruz. Hepimiz birden koştuk. Bir baktık babam “Çok özür dilerim, kusura bakmayın” Diyor seyirciye… Bir taburenin tepesine ayaklarını da altına alıp çıkmış. Meğer fare varmış. Babam çok korkar fareden… Bu bana komik gelir çünkü ben korkmuyorum. Seyirci de tabi bu duruma çok gülmüştü.
Daha çok anımız vardır ve bunlar hiçbir yere sığmaz tabi ama en büyük gururumdur, isimli veya isimsiz babamla hep gurur duydum. Şu anda sadece yeni jenerasyonu kıskanıyorum. Belki de benimki daha iyiydi hep bir resmiyet vardı. “Gazanfer Bey” Diyordum. Ancak tiyatro dışında “Baba” Derdim. Ben hiç öyle laubali olamadım babamla. Ben babamın karşısında sigara içmedim, ayak ayaküstüne atamadım. Ben babamın karşısında böyle laubali laubali gülemedim. Şimdi çoğu insana bakıyorum da –böyle enseye tokat- yani öyle… Teşekkür ederim.