AYLAK DERGİ

MAHİNUR ÇENETOĞLU

            TAKSİ ŞOFÖRÜ VE DAMLA

“Şerafettin abi, Şerafettin abi!!”

“Hoppp!”

“Abi, kırlangıç sokak, on üç numara, acil bekliyorlar.”

“Tamam gidiyorum.”

            Taksi şoförü Şerafettin otuzbeş yaşlarında, uzun boylu, esmer, soydan gelen hafif kırlaşmış saçları, gözünde Beşiktaş Pazarı’ndan aldığı çakma ray-banleri, koyu takım elbise ve siyah gömleği ile taksi şoföründen çok dizilerde oynayan mafya özentisi gençlere benziyordu. Ortaokuldan sonra okumamış, bıyıkları henüz terlemişken vurulmuştu Zümrüt’ün zümrüt yeşili gözlerine.

            Damla, sarı saçlarını savura savura merdivenleri çıktı. Arkasını döndü kapıcı dairesine doğru bağırdı: “Abdullah Abeee, Kızzzzz Abdullah Abeeeee, aşk olsun kız bi tutmadın şu dolabın ucundan, götüm çıktı vallaaa kızzz.”

            Ayyyy! Allah sizin elinize düşüreceğine bok çukuruna düşürsün daha iyi. Pis herif yan yan bakmayı bilirsin ama mikrop! Diye söylendi, okkalı bir tükürük savurdu kapının önüne doğru.

            Üçüncü kattaki evinin balkonunu kapattırmış, bir de perde diktirmişti, yaz akşamları oturamıyor gelen geçen gözünü balkona dikiyordu. 

            Ne varsa sanki alan memnun satan memnun, size ne kardeşim? Diye hokka burnunu havaya dikti. Balkonu şahane olmuştu. Sıcacıktı, duvarlarını sarıya boyatmış, sağ köşeye bir seki yaptırmış üstüne de yumuşak minderler koymuştu. Sol köşedeki saksılığın içini begonviller, sardunyalar, menekşeler; ortaya da bir küçük sehpa, camın önüne de küçük dolabı koydu mu oldu bu iş, ohh içine dolduracak kuruyemişleri, meyveleri, içkileri;  çekecekti tül perdesini püfür püfür akşamları mis gibi oturacaktı balkonunda.

“Anammmm! Şimdi taksi de gelecek ben hala sallanıyorum müşteri bekliyor Allah kahretmesin! Dolap da kaldı burada hah, taksi de geldi.”

“Kardişş kardişş hişt kız bi baksana buraya, ha ha buraya ben çağırdım seni ama bir küçük yardım istesem ne olur bi gel hele olmaz mı?”

            Damla balkondan yarı beline kadar sarkmıştı. Şerafettin sarı saçlarını balkondan sallamış göğüs dekoltesi fazlasıyla cüretkar kadına bakarken gözleri yarı kapalı seslendi yukarıya.

“Bana mı diyorsunuz?”

“Sana tabii başka biri mi var aşağıda? Allah Allah, hadi bastım otomata çık, altı numara.”

Şerafettin biraz ürkek girdi apartmanın açık duran kapısından; böylesini de hiç görmedim valla neyse hayırlısı bakalım diyerek. 

“Kardeş şu dolabı balkona çıkarmamız gerek hadi bir tut ucundan sevabına sonra hemen çıkacağız, Gaziosmanpaşa’ya gideceğiz hava iyice kararmadan.”

            Şerafettin kadına baktı,  hafiften yüzü kızardı, dekoltesinden fışkıran memelerine gözü takıldı hemen kafasını çevirdi;

“Tabii yenge bi’ dakika müsaade et şu ceketi bir çıkarayım.” Dedi.

“Hah hah tamam o köşe hahh tamam azıcık ortala dur bakim yok kapı engel oldu, kapa sen o kapıyı dur şöyle çevirelim hah oldu oldu tamam”

“Yenge, yenge, yengeeee!”

“Tamam beee! Dur çatlama gideceğiz bi’ baktırmadın, oldu mu ki böyle? Oldu oldu fena değil olmadı sonra ben tekrar düzenlerim, balkona çıktı ya dolap, oh be!”

“Yenge, yengeee!”

“Ne var beee! Yenge yenge?”

”Yenge kapı açılmıyor!”

“Nasıl açılmıyor? Aaa, Allah seni kahretmesin, tümden mi çektin bu kapıyı dili bozuktu tüh kaldık mı burda,  telefonun nerde? Telefonunu ver.”

“Yok, ceketimin cebinde kaldı.”

“Tüühhhh! Sıçtık burada ne bok yiyeceğiz? Balkondan da seslenemeyiz, adımız çıkmış zaten, kesin atarlar bizi bu mahalleden.”

“Nasıl atarlar,  neden atsınlar? Sesleneyim ben şurdan birilerine.”

“Dur dur, kimse gelmez, zaten fırsat kolluyorlar gözümüzü oyacaklar bizim burada. Mecbur bekleyeceğiz. Pembe vakitli gelir de inşallah kurtuluruz.”

“Neden gelmez?  Kim kimi oyuyor hiçbir şey anlamıyorum yaaa. Pembe kim?”

“Çok mu önemli kimse kim; ev arkadaşım, o gündüz çalışır ben gece.”

“Gece mi?  Gece ne iş yapıyorsun yenge bekçi misin?”

“ Fahişeyim ben, çok mu merak ettin?”

Şerafettin yaptığı bekçi esprisine gülümserken, kafasına balyoz yemiş gibi sarsıldı, yutkundu, bir şeyler söylemek istedi olmadı, sesi çıkmıyordu, sekinin köşesine ilişti. 

Zümrüt’üm vallahi isteyerek olmadı, kaza ile hapis kaldık burada.

Damla elini beline koydu, şaşkın şaşkın bakan Şerafettin’in karşısında dikildi.

“Nolduu kızzz korktun mu? Korkma yemem seni.” 

“Yok canım neden korkacakmışım, hiç mi kadın görmedik sanki?”

“Ne bileyim bi’ sarardın, böylesini görmemişsindir belki.”

“Ayrıca kızzz deyip durmazsan iyi olur ben kız mıyım?”

“Amaan lafın gelişi o ağız alışkanlığı hem ben de bayılmıyorum burada seninle kalmaya.”

“Ben şuradan sesleneyim gelsin birileri, çilingir falan açtıralım kapıyı. Bu böyle olmaz kim bilir ne vakit gelir arkadaşın işten?”

Damla gözlerini kısmış Şerafettine pis pis bakıyordu.

“Ne o, hayırdır, sana ne iş yaptığımızı dedik diye ezikliyon mu beni?  Kardeşim mahalleli zaten gıcık diyom, attıracaklar diyom sana anlamıyor musun? Eve de adam alıyor derler, şimdi taşa mı tutturacan sen bizi. Ses etme gelir birazdan Pembe.”

Hava kararmaya başlamıştı, Şerafettin ve Damla sekinin ucuna oturdular göz ucuyla birbirlerini süzdüler.

Şerafettin balkondan kapının önünde duran taksiye baktı, bir de yanındaki sarışın, memeleri dışarı fırlamış kadına…

Zümrüt’e bunu hiç anlatamam vallahi! Kim bilir kaç kere aramıştır beni duraktakiler de merak etmiştir.  

“Müşteri de deli olmuştur, valla gitti bu geceki hasılat tam da para lazımdı balkona da bir sürü para harcadım.  Ben bu gece çalışamam artık paramı sen verirsin!”

“Yok artık ne parası, niye verecekmişim? Delirdin galiba. Sen çağırdın beni yukarı gel bi yardım et diye”

“ Eeee sen de kapıyı kapattın ben mi dedim belki de niyetin başkaydı, kapıyı falan kapatın hı?”

“Aaaaa çüş vallahi pardon yenge ama ben senin ne iş yaptığını bile bilmiyordum, burada tesadüf öğrendim.”

“ Doğru alnımızda yazmıyor.”

Gözlerini Şerafettin’e doğru yakınlaştıran Damla fısıldadı. 

 “Kapıdan girince memelerimin içine düşüyordun ama naber?”

“ Olur mu? Gözüm şey etmiştir yanlışlıkla.”

“Ben bilirim o şey etmeleri.” Arsız arsız güldü Damla.

“Ama ayıp oluyo valla ben evli barklı adamım üstelik de Zümrüt’e deliler gibi aşığım sen biliyor musun?”

Damla Şerafettin e doğru iki adım attı, nefesi nefesine değdi. 

“Bakalım ne kadar aşıksın sen Zümrüt’e”  

Şerafettin köşeye sıkıştı, yüregi şakaklarında atıyordu, Damla tüm vücudunu Şerafettin’e yasladı yumuşacık memelerinin sıcaklığını kasıklarında hissediyordu, içini gıcıklayan koku başını döndürmüştü.   Derinlerden güm güm diye bir ses gelmekteydi, kalbim gümbürdüyor galiba dedi. Balkon camına vuruyordu Pembe, güm güm; 

“Kızzzz Damla Damla, Aaaaaa noldu kız!”

“Pembe aç kız aç, çok şükür, kapalı kaldık bu balkonda, beyefendi beni müşteriye götürecekti ama olmadı işte, kader anlatırım ben sonra sana.” Müstehzi müstehzi güldü.

Ceketini kaptı yanakları al al Şerafettin; “Oldu yenge, hadi hayırlı işler sana.” deyip hızlıca taksiye doğru depar attı, içinden mütemadiyen söyleniyordu. 

Zümrüt’üm vallahi bir şey olmadı vallahi olmadı.  Anlar mıydı Zümrüt acaba? Yok canım nerden anlayacaktı, ama memeler de memeydi hani!

MAHİNUR ÇENETOĞLU

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.