“Aşk mükemmel bir manipülasyondur.
Ve bunu kavuşmak uykusundan uyanmış bütün âşıklar bilir.
Hiçbir âşık hazır olamaz kendisi için yazılmış kusurlu sonlara.
Çünkü aşk her zaman filmlerdeki şahane tesadüflere mahkûmdur.”
Bir çiçeği dalından kopardığım ilk anda bana bunları söylemiştin.
Sana ve tüm insanlara inanmış gibi yapardım her zaman.
Çünkü inanmış gibi yapmak artık neye inanacağını bilemeyenlerin kazandığı tek zaferdir.
Birkaç iyi dilekle birlikte sadece sana minnettar olduğumu söylemek isterdim.
Umarım bir gün hiç yaşlanmazsın.
Ve umarım bir gün hiç ölmezsin.
Bunları sana seni seviyorum diyemediğim için yazmış olmayı dilerdim.
Yemin ederim seni hiç kavga etmemiş bir çocuğun yumruklarını bütün nefretiyle sıktığı kadar çok seviyorum.
Yazık ki sonsuz benzetmelere mahkûmsun ve bütün bitişlerin adı hep sen olacaksın.
İçimde çalan şarkılar kusurlu bir son gibi bitti.
Şimdi kimsecikler yok aklımda yalın ayak yürüyen.
Kimselerimden alıp götürmüşler beni.
Oysa ben her şey güzel olacak sandım saçlarım bir devrimi başlatır gibi uzayınca.
Kırk kere akşam olmuş ve güneş bir kez olsun doğmamıştı.
Her isyanı tamam diyerek bastırmış ve tamam diyerek kaybetmiştik.
Örneğin siz hiç bozacağınızı bile bile arsız bir yemin ettiniz mi?
Aşk inanmak ve inandırmak arasında mekik dokuyan mükemmel bir manipülasyondur.
Oysa iki cansız manken gibidir tüm âşıklar.
Bu nasıl şarkı bu nasıl hece diyeceksin.
Ben bir türlü dikiş tutmayan bu şiirin yalancısıyım.
Bağıra çağıra söylediğin bütün şarkılar senin olsun.
Eğer inanacaksan yemin ederim bir daha asla yemin etmeyeceğim.
Yeter ki sen de bu uykudan uyan…