Sonsuz bir maviliğin içindeyim, mektupta adres yoktu biliyorum ve sen uzun uzun ağaçların hemen gövdesindesin, duyuyorum. Kokun burnumun ucunda yıllardır, bu deniz kenarı yerde her sabah kumlara oturup dalıyorum uzaklara, derin derin nefesler alıyorum, her bir dalgayla gelen o kokundan. Biri görse şu halimi, bekliyor birisini diye düşünür, göremez kimse beni, yüreğimi. Ama ben görüyorum seni… Minik ellerini, ipek saçlarını, söyleyemediğin kelimelerini, ağlamalarını, kahkahalarını, korkularını…Babanım ben senin, babalar böyledir.
Her erkek bir kız evladı olsun ister hayatta ve her erkek bilir kızından evvel öleceğini. Bencillik midir fedakarlık mıdır, bilinmez bu bilmece. “Allah’ım onu benden alma sakın” dediğin her dua çelişkisiyle kalır havada, ona bir şey olmasın bana olsun dediğim an bilirim ki sana babasız kalmayı yaşatacağım. Sensiz kalmaktan daha iyiydi elbette ölmek. Affet beni kızım. Yalvardım Allah’a,ölmek için.
Geride seni bıraktım biliyorum, sana anneni, kardeşini bıraktım, sana hikayelerimi, şiirlerimi anılarımı bıraktım, sana kendimi bıraktım. Her yaşın için mavi zarflarda bir mektup bıraktım, iyi ki doğdun kızım, doğum gününde bir ölüden mektup almak garip gelir muhakkak, ölmedim ben bilirim ama. İçinde öldürmedin beni hiç eminim buna. Daha sen küçücükken anladım bunu. Gözünün önünde akranlarına oyuncaklar hediye edilirken paltomdan çıkardığım bir gofrete az evvel oyuncaklara baktığın aşkla baktığında anladım, oyuncaklara bütün gece göz ucuyla dahi bakmazken, o elli kuruşluk gofreti gözümün içine baka baka bitirişinden anladım, o gece eve döndüğümüzde koynuma sokulduğunda anladım, minicik yüreğinle, beni incitmemek için verdiğin o savaşta anladım. O gün senin benden daha güçlü olduğunu bildim işte, ilk duamı o gece yaptım Allah’a, Allah’ım dedim o benden güçlü…
Karlara ilk ayak bastığın an, denize korkmadan girdiğin o gün, erik ağacından düşüşün, gülüşün, öpüşün, yüreğin… Her an aklımda kızım. Her an aklımdasın, yüreğimdesin, yazdığım ve yazacağım tüm kelimelerdesin. Minik ellerin hala bilirim, tutmak isterdim uzun uzun, kahkahalarının ortağı olmak isterdim, sen düştüğünde seninle düşmek isterdim, sonra birlikte kalkmak…
Baba nasihatidir dursun aklında güzel yavrum, çok sev olur mu? Çok sev hayatı, insanları, doğayı, kendini en çok. Senden olmayanlardan uzak dur ama asla kaçma! Korkma sakın! Üzülmekten, yenilmekten korkma asla. Özür dilerim hatta senden, tam da burada. Çünkü bu berbat dünya kötüler için yavrum, sevgiyi bilmeyenler, halden anlamayanlar, sırrı göremeyenler için yaratılmıştır ve ben bunu bile bile seni iyi yetiştirdim, iyi ol istedim, hep kaybedeceksin sen, seni hep yenecekler kızım, senin mücadelenin tek başarısı onlara benzememek olacak, sonra ne mi? Sonrası uzun bir mavilik, belki yavruna hasret… Sonrası, sır kızım.
Düşmekten korkma, sevmekten korkma, ne dediklerine bakma, sen sen olduğun sürece ben bu kumsalda bir gün daha huzurluyum
Ağlama kızım, duyuyorum seni, babanım ben senin…
Elbette değilim beyaz bir taş, elbette iki metre toprak değil yattığım yer!
Yüreğinde yatıyorum, uyuyorum uyanıyorum, geride bıraktığım kitaplarda hikayelerdeyim, muhtemel ki ekmek hala pahalı, ihtimal ki onlar kazanıyorlar her şeyi hala. Onlardan olmadım asla, sen de olamazsın bilirim, babanım senin, çok seviyorum kızım.
Bir adamı sev, öyle bir adamı sev ki, geçmişinde sevdiğin ne varsa onlarla sevsin seni, hesapsız kitapsız. Hayal kurdursun sana, huzurla dolsun için, onun yanında uyanmasan da onun yanında uyanmak isteyecek kadar sev birini, hayat bu ölüm ayırır, zulüm ayırır! Muhtemel ki hala onlar karar veriyorlar oralarda, görüyorum bazen önümde kopan fırtınalarda…
Affet herkesi kızım, bağışlamak en büyük unutmak o hayatta, arkadaşlarını affet, sevdiklerini affet, babanı affet, duası kabul oldu diye, kendini affet en çok. Hiçbir şey senin suçun değil hayatta sadece senin sayende kızım, kırmızı yeleğinle mırıldandığın şarkılar vardı ya mini minnacık halinle, en sevdiğim şarkılar onlar hala! Renkli eteklerle bale yaptığın gösterilerinin sonunda sana taktim ettiğim ilk papatyalar, az evvel üzerime bıraktıklarından…
Gün batmak üzere burada, her yer alabildiğine pembe oldu, birazdan dans edeceksin kumsalda, akşam olacak yanımda uyuyacaksın, hep iyilerin kazandığı masallardan anlatacağım yine sana, bak bunun için de affet beni. Üzüldüğünde burada yağmur yağıyor biliyor musun? Çok üşüyorum öyle akşamlarda. Ve sen birini sevdiğin vakit güneş hiç gitmiyor tepemden, yunus balıkları dans ediyor mavilikte, kumsal ısıtıyor içimi…
Bir aralık ayı ölmek istemezdim, sırf sen mezarıma geldiğinde üşüme diye!
Sen doğduğun için minnettarım aralıkların hepsine
İyi ki doğdun kızım!
Bak kızım, yunuslar dans ediyorlar yine.
SENİ ÇOK SEVEN BABAN.