Bir nisan ortası
Ayak bileğime uzanan ellerini seviyorum.
Kahkahan doğurmadığım bir çocuk
Gözlerin hayta, yaramaz, fokur fokur!
İliklerime karışıyor.
Az sonra güldürecekler yüzümü
Gözlerin, ellerin
Islak dudaklarımız ve buzlu beyaz bardaklar…
Denizlere kaldırıyorum bardakları
Sonra kuşları besliyorum çehremden süzülen ılık bir şefkatle
Sevgilim, bilirsin hazandır kuşlar
Hazanı besliyorum hobi olarak
Bilmem ki doğduğum eylülden mi bu lades
Bile bile…
Aynalara başkaldırıyorum
Babamdan mirastır bu başkaldırışlar
Duruluyorum.
Taç yapraklarıma ilişiyor gözlerim
Düşen çiğ sen
Sarıldığımız bir rüyadan uyanıyorum sonra
Parmaklarım o düşü okşuyor, büyütüyor.
Sızlıyorum,
İnsanım hâlâ
Güzel…
Lakin zaman su gibi akıyor, bu güzel değil!
Bilmem ki kaçıncı sabah bu çivit mavisi göğün altında
Sen ana yurdu terk ettikten sonra…
Çağ yangınlarına inat bıraktığın yerdeyim,
Hiç kıpırdamadım.
Annesinin sözünden çıkmayan bir çocuk misali,
Ben bıraktığın gibiyim.
Her yerimde hâlâ ve yalnız senin parmak izlerin
Yörüngene kayıyor hâlâ eksenim,
Sensin büyüyen, gün vurmuş enginarların tam ortasında
Posalı ve anne yapımı koca bir bardak kayısı suyunda
Ardından bakakaldığım ekşimsi, tozlu bir yaz sonunda…
Kapatıyorum gözlerimi,
Göz kapaklarım boyanıyor ebemkuşağına
Derken ellerin…
Ellerin uzanıyor yeniden ayaklarıma.