AFİFE JALE’YE SAYGIYLA
Prof. Dr. Dikmen Gürün
1997’de Haldun Dormen’in önerisiyle ve onun Sanat Danışmanlığı’nda hayata geçen Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, geçtiğimiz günlerde 26. yaşını doldurdu. Afife Ödülleri’nin ilk jürisinde görev almış bir akademisyen ve eleştirmen olarak inanıyorum ki, Yapı Kredi Sanat, tiyatroya verdiği desteği kurum kültürünün bir parçası olarak uzun yıllar sürdürecektir ve sürdürmelidir de…
Tiyatro; her yönüyle bir düşünme, bilgilenme, aydınlanma, yaratma süreci olarak yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası. Bu alanda verilen ödüller ise yeni arayışları, yeni hedefleri ve yaratıları destekliyor kuşkusuz. Afife Tiyatro Ödülleri de kanımca yeni çalışmalar için yüreklendiriyor sanat dünyamızı…
Bilindiği gibi; tiyatro alanında hayli canlı olan II. Meşrutiyet döneminin en önemli olaylarından biri Belediye Başkanı Operatör Cemil Topuzlu Paşa’nın girişimleriyle Müzik ve Tiyatro Okulu Darülbedayi-i Osmani’nin kurulmasıdır. Darülbedayi’in ilk temsili Ocak 1916’da perde açan Hüseyin Suat Yalçın’ın Emile Fabre’den uyarladığı “Çürük Temel”dir. Oyunda rol alan kadın sanatçılar Rosa Felekyan, Kınar Sıvacıyan, Elize Binemeciyan, Sara Mannik gibi Ermeni asıllı hanımlardır. Müslüman Türk kadınların sahneye çıkmaları yasaktır!
1918 yılının önemli bir olayı ise Tiyatro Okulu’na Müslüman kızların öğrenci olarak girmelerine izin verilmesidir. Nasıl bir izindir bu? Dönemin Beyoğlu Belediye Dairesi Müdürü olan kişi şöyle der kadın öğrencilerle ilgili olarak: “Biz kendilerini mektebin derslerini takip etmekte, serbest bırakmakta mahsur görmedik; fakat yarın bu dersleri hiç şüphesiz sahnede tatbik etmek sırası geldiği zaman şimdilik yalnız hanımlara verilen müsamerelere inhisar ettireceğiz.”
Afife, Tiyatro Okulu’na giren ilk Müslüman kızlardan biridir.
Muhsin Ertuğrul’un, aynı yıl Kasım 1918’de “Temaşa” dergisine yazdığı bir yazıda, söz konusu bu yasağa dair söyledikleri kayda değer: “Epeyce uzun müddetten beri oyun oynamıyorum, bunun için yegane mani Türk aktristi yok. Türk hanımlarından biri ibrazı cesaret edip benimle oynayıncaya kadar da oynamayacağım. (…)”
Tiyatro tarihçimiz Refik Ahmet Sevengil (1903 – 1970) Meşrutiyet Tiyatrosu kitabında anlatır Müslüman Türk kadınının tiyatro serüvenini. Aslında, yakından incelenmesi gereken bir süreçtir bu. Muhakkak ki sadece Müslüman değil, o yıllarda yıldızları parlak olan Ermeni kadın sanatçıların da böylesi tutucu toplumlarda yüzleşmek zorunda kaldıkları sorunlar vardır. Ama ayrı bir konu başlığıdır irdelenmesi gereken bu sorunlar…
Afife, 1918’de Tiyatro Okulu’na giren ilk Türk kızlarından biridir. Henüz 16 yaşındadır. İki yıl boyunca hiçbir şekilde oyun oynama imkânı bulamadığı için 1919 yılında okuldan ayrılır. Ama sürekli olarak provaları takip eder… 1920’de Darülbedayi’de Hüseyin Suat Bey’in “Yamalar” adlı oyununda oynayan Elize Binemeciyan bir süre yurt dışına gitmek üzere Darülbedayi’i ve oyundaki rolünü bırakır. Bu rol, tiyatro sevdası yakından bilinen Afife’ye teklif edilir. Yasağa rağmen bu riski göze alır Afife ve “Jale” takma adıyla Kadıköy’deki Apollon Tiyatrosu’nda sahneye çıkar. Bu bir tarihi olaydır.
“Yamalar”dan sonra birkaç oyunda daha oynar Apollon’da. Oyun bitimlerinde polise yakalanmamak için sanatçı arkadaşlarının da yardımıyla kaçarak çıkar tiyatrodan…Çünkü Refik Ahmet Sevengil’in altını çizdiği gibi, o zamanki Ceza Kanuna göre sahneye çıkmakla, “İslami kaide ve kurallara karşı” hareket etmektedir. Tabi ki bir gün yakalanır ve işte bu saçma nedenle 1 Mart 1921’de Darülbedayi’den çıkarılır Afife…
Evet, sahneye çıkma cesaretini gösteren ilk Müslüman Türk kadınıdır Afife Jale. Ne yazık ki tutucu çevrelerin, bağnaz yasaların hışmından kurtulamaz. Attığı bu cesur adımın ceremesini ağır öder… Bedeni ve ruhu taşıyamamıştır yüzleşmek zorunda kaldığı koşulları. Cumhuriyetin ilerici adımları pek çok alanda olduğu gibi tiyatroda da kadınlara ışık tutmuştur ama Atatürk’ün ışığını birkaç yılla kaçırmıştır Afife… O ışık yanarken turne tiyatrolarındadır ve yukarda belirttiğim gibi, ruhsal bir çöküntü içindedir.
Genç yaşta, 1941’de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde hayata veda etmiştir. Bu açıdan bakıldığında; Afife Jale’yi böyle bir tarihsel çizgi içinde değerlendirmek ve onun adına yıllardır saygınlığını yitirmemiş bir ödüller bütünü oluşturmak önemlidir.
Erkek egemen toplumlarda kadını baskılayan zihin yapılarının uzantılarını 21. yüzyılda da görüyoruz. Böyle ortamlarda tiyatronun misyonu daha da önem kazanıyor ve çok katmanlı örgüsü onu hayata dair tartışmaların yaşandığı bir sanat olarak yüceltiyor. Tiyatro, her dönemde özgürlükler adına, acılar, sevgiler ve umutlar adına ortaya koyduğu eserlerle gücünü, enerjisini koruyor… Bu bağlamda, Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri böyle bir sanatla kurduğu iletişimle kuşkusuz yapıcı bir duruş sergiliyor.