AFİFE JALE’NİN HAYALETİ, HAYALATIN AFİFE JALE’Sİ!
Bazı kişiler vardır; tarihteki önemleri sadece alanlarında ilk olmalarından kaynaklanır. Bazı kişiler de vardır ki, tarihteki ehemmiyetleri yalnızca alanlarında ilk kabul edilmelerinden dolayıdır.
Birinci cümlenin ilkleri, ikinci cümlenin ilklerinden elbette daha akılda kalıcıdır diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuzdur. Zira Afife Jale, ikinci cümledeki gibi bir “ilk”tir ve bu ilklik onu tiyatro tarihimizde bir efsaneye, bir ikonaya dönüştürmeye yetmiştir!
Bir kişi düşünün ki elimizde çok çok bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar fotoğraf bulunsun…
Yine aynı kişi hakkındaki bilgilerimiz, dişe dokunur bir-iki röportaj ve gazete haberi dışında kulaktan dolma birkaç dedikodudan ve ona addedilen anekdotlardan ibaret olsun…
Ve gene aynı kişi hakkında filmler, diziler tasarlansın; romanlar kaleme alınsın, bunlarla da yetinilmeyip ödül törenleri tertip edilsin!
Afife Jale’den bahsediyorum… Yakın zamanda Eyüphan Erkul, bu primadonnanın (!) hayatını konu alan bir roman yazdı. Yüzlerce sayfa yekûn tutuyor… Bu müşkülün içinden ancak roman kurmaca bir türdür dersek kurtuluveririz! Yoksa bir oyunda sahneye çıktığı bilinip, ardından hemen derdest edilen Afife Jale’nin sanat yaşamından bahsetmek safdillik değilse nedir?
Nasıl hatırlanıyor Afife Jale?
“Sahneye çıkan ilk Türk ve Müslüman kadın” olarak… Ne zaman pekiyi? Cumhuriyet’in İlan’ından evvel… Yani henüz Osmanlı vatandaşlığı geçerliyken!
O vakit Osmanlı Devleti vatandaşı olan her kadının Afife Jale ile aynı kategoride tasnif edilmesi gerekmez mi? Bir Osmanlı Yahudi kadının ya da bir Osmanlı Ermeni kadının Afife Jale’den farkı ne?
Dolayısıyla bu “Türk” sıfatını daha başlarken bir kenara bırakmalı…
Sonra “Müslüman” sıfatına gelirsek… Bu mevzuda da muhtelif iddialar mevcut… Mesela kimi araştırmacılar Şaziye Moral’ın ya da başka birtakım aktrislerin gayrimüslim ismiyle Afife Jale’den çok daha evvel sahneye çıktığını iddia etmekteler…
Devirdaşlarından Vasfi Rıza Zobu’ya göreyse sahneye çıkan ilk Müslüman kadın, Gülriz Sururi’nin teyzesi Mevdude Refik Hanım…
Öte taraftan meddah hikâyelerine bile konu olan bir söylencede, kadınlığını gizlemek suretiyle erkek kılığına girip rakkaslık yapan Güllü Fatma’dan bahsolunur… Üstelik tâ 18. asrın başında…
Hâl böyleyken Afife Jale’nin, sahneye çıkan ilk Müslüman kadın olduğu iddiası da havada kalmıyor mu?
İddia hafif olsa kalırdı fakat meseleye o derece ağırlık kazandırdılar ki yere düşmeden edemiyor…
Türk Tiyatrosu’nun en imtiyazlı ödül töreni kabul edilen merasimlerden biri Afife Jale’nin adını taşıyor…
Kimi iddialar Afife Jale’ye yazılmış şarkılar olduğunu öne sürüyor…
Önümüzdeki sezon Demet Evgar, çok pahalı bir prodüksiyon ile sahnede Afife Jale’yi canlandıracak… Merakımdır; piyes yazarı hanım bu piyesi yazacak bilgileri nereden elde etti? Paylaşırsa memnun olacağım.
Velhasıl, Afife Jale bir hayalet şeklinde yüzyıldan uzun bir zamandır tiyatromuzun üstünde dolaşmakta gâh bir büyüye gâh bir öyküye dönüşmektedir…
Hakikatse tasavvur edilen ya da görülmek istenen Afife’nin hayaletinden ziyade hayâlatın daha öztürkçe bir ifadeyle hayallerin Afife’sidir…
Afife Jale, kısacık ömrü müddetince bağımlıkla savaşmış, sahne aşkının üzerinden silindirle geçilmiş, mutsuz, yalnız bir kadın; çok acıklı bir hikâyenin öznesidir…
Başlı başına bir kadın olarak Afife Jale’yi ele alıp büyütebilirsiniz… Lâkin Afife ne büyük bir oyuncudur ne de bir öncüdür…
En azından elimizdeki bilgiler kesin bir kanaate varmayı mümkün kılmamaktadır…
İddialar, hakkında üretilen masallar öyle bir kalemle zihinlere yazılmıştır ki hiçbir silgi bu yazıyı silmemektedir!