AYLAK DERGİ

TUBA ZEHRA SAĞLAM

Afifem, Afifeler… 

“Tiyatromuza bir fedai lazımdı işte o fedai sensin Afife, fakat feda olmak fedailerin kaderidir.”  
 

Ocak 2017 Selim İleri’nin kaleme aldığı Eraslan Sağlam’ın yönettiği, “Allahaısmarladık Cumhuriyet” oyunuyla Tatavla Sahne’nin tahtasına ayak basıyorum. Ömrümün sonuna kadar hayat vermekten onur duyacağım rolümle kurduğum ilişkinin bana bıraktığı ve her oyunda benimle olacak bir migren ağrısı ile sahneye çıkıyorum. Prömiyer günü geldiğinde replikler ağzımdan dökülüyor: “Ben Afife… Afife Jale… Adımı duymuşsunuzdur.” Karşımda Halide Edip rolünde Hale Akınlı bana bakıyor, Can Ertuğrul’un hayat verdiği terzi Galip’in atelyesindeyiz ve başlıyorum hayatını anlatmaya… 
 
“Ben de sanatkâr sayılırım. Tiyatronun meş’alesini taşımaya çalıştım…Bir zamanlar… Al renkli elbise, beyaz çorap, beyaz iskarpin… Kostümüm böyleydi. Başımda beyaz kordelâ… Sonbahardı. On sekiz yaşındaydım. Apollon Tiyatrosu’nda beni sahneye çıkardılar… Yamalar’da Emel rolünü canlandırıyordum. Sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını…”  
Derken sahneyi basıyor zaptiye, iffetten ve namustan bahsediyor. Kınar abla koşuyor elimden tutuyor, kaçıyorum! “İnsan kendi evinden kaçar mı? Tiyatro benim evimdi.” 
 
Tiyatro benim evim. Tiyatro benim de evim oluyor Afife, sayende! 
 

Bu bir vefa mektubu olsun. Unutulmadın Afife, seni alnından öpen muharririn, arkadaşlarının, seyircilerinin unuttuğunu söylesen de senin hayranların olarak, gücünden güç alan binlerce insan seni unutmadık. Değil unutmak binlerce Afife olarak doğduğunu bil. Peçeni zorla açan zaptiyeye karşı duran ve hep duracak, her şeye rağmen tiyatroyu yaşatan ve onu var kılan kadınlar. Hikayesini bildiğim ve bilmediğim çok Afife var. Onları da unutmadım Afife. Sahne de gözlerimin içine bakan Hale Akınlı’yı, aramıza hoş geldin diyerek bana sarılan Tomris İncer’i, tüm içtenliği ile her soruma saatlerce cevap veren Candan Sabuncu’yu, aynı tahta üstünde Afife Jale’mi izlemeye gelen Gülriz Sururi’yi, sahnede devleşen ve onun, “Nükte” oyunundaki sanat ateşiyle kıvılcım aldığım, nice Afifeler yetiştiren Yıldız Kenter’i, beni izlerken ayaklarımın titremesine sebep olan Handan Ertuğrul’u ve daha nicelerini…. Unutmadım! Onların varlıkları senin varlığın gibi meslekleri ne olursa olsun başka doğacak ‘Afifeler’e ilham olacak tıpkı kucağımdaki Tomris Hale gibi.  

Bu yazıyı senin ölüm yıldönümünden 9 gün önce 41 yaşıma bastığım doğum günümde yazıyorum. Dileğimi, ettiğin yeminle birleştirerek tutuyorum: 

“Tiyatro ruhları tutuşturan bir meşaledir. Ölünceye kadar bu meşaleden çıkıp ruhumu tutuşturan kıvılcım ateşiyle yaşayacağım. Yemin ederim.” 

Abone Ol

Yeni sayılarımızdan haberdar olmak için
ücretsiz abone olabilirsiniz.